Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 19.03.2024 15:18

İFTARİYELİK YAZI OLUR MU?

Bugün sokakta bir dosta rastladım. Selamlaştık. Hal hatır sorduk. Sonra "dost arkadaş" bana döndü ve şöyle dedi: "Biliyor musun bu günler Ramazan günleri. Ben senin yazdıklarını baştan sona okuyorum.


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 

 

Ama Ramazan günlerinde yazdıkların pek yavan geldi bana. Şöyle bir iftariyelik yazı yaz da iftar saatlerini beklerken okuyalım.” İftariyelik yazıyı ilk defa duyuyorum. İftariyelik hurma, tatlı, pastırma, sucuk, bal, peynir olur da iftariyelik yazı olur mu?

Düşündüm gün boyu. Dostumun ruhunda yara var. Nasıl bir yazı teselli verir dostuma? O kadar zor bir yola itti ki beni; şimdi ben nasıl bir yazı yazmalıyım ki iftariyelik olsun?

Yazacağım ama hangi konuda? Öyle ki sanki bana bu görevi veren dostun gizli gözü takip ediyor beni. Öyle ya her kurduğum cümlede bir güzellik arayacak bir mana çıkaracaktır.

Ama bende de inatçı bir kişilik var. Kulağımdaki alçalıp yükselen sese kulak kabartarak, geçtim klavyenin başına; ne kadar becerebilirsem o şekilde iftariyelik bir yazı yazmaya başladım. Ama nasıl bir yazı, hangi makyajı vermeliyim yazdığıma? Acaba dostumun bir derdi var mıydı da deva olsun diye böyle bir yazı istedi benden? Çünkü konuşurken gözlerimin içine bakıyordu. Yaşı da bir hayli gençti benden.

Yapmam olan iş; bir konu bulmalıyım veya ne düşünmüşsem onu yazmalıyım.

Bunları düşünürken, bakıyordum denize doğru oturduğum yerden. Bir güvercin gördüm geldi kondu balkona. Göz göze geldik güvercinle. İkimiz suskun öyle baktık üç beş dakika. Onun yüreği korkak, benim bedenim yorgun. Tam o sırada ikindi ezanı okunmaya başladı. Güvercin balkonda bulduğu bir parça ekmeği aldı uçup gitti uzaklara. Ben peşinde baka kaldım. Hâlâ beynimi yoran "iftariyelik yazı yazma" konusu. Ben yazar değilim ki; böyle bir yazı nasıl yazabilirim. Yazmak için hak vergisi kabiliyet şarttır. Bir salatalık tohumu içinden, nasıl bir ağaç çıkmazsa, benim de kalemimden iftariyelik yazı çıkmaz.

Dostumu tanıyorum; asla yakama bırakmaz: “Yazmadın yine değil mi?” Sokak ortasında yakalar ve sorar. 

Aha işte ben de oturdum yazıyorum. İftariyelik olur; olmaz mı bilemem... Hiç değilse dostuma bir cevabım olur. Yazdım işte...

Ramazan geldi. Ramazan kültürü yavaş yavaş topluma olumlu etki etti. Ama kıyıda köşede hala Ramazan'a gölge düşüren işler peşinde koşanlar var. Küçük bir örnek: Her bakkalda, her fırında ayrı fiyatlar. Hatta Ramazan'da "şu kadar para kazandım" diyerek kendi ile övünenler var. Ruhunu yenilemeyen "aç gözlü insan tipleri." Ama biz bunlara bakmadan, Ramazan içinde küçük keyifler bulmalı, güzel işler yapmalıyız. Ramazan gecelerinin güzelliği, ilahilerin hüznü ısındırmalı gönlümüzü. En büyük mutluluktur, iftar sofrasında çoluk çocuk, dede torun buluşmak. Sahura, çocukların çağrılması.

Ramazanlarda sevgi aileler içinde daha çok büyür. Kalpler yumuşar. Sevgi eylemi ve sevmek, yardımlaşmak, Ramazan Günlerinde gönülde daha çok perçinleşir. Ramazan günlerinin her saatinde bir anlam vardır. Toplumsal kucaklaşma ve sevgi zirvededir. Ebruli düşlerimiz olur Ramazanlarda. Bir çocuk görsek sokakta, sevindirmek isteriz. Gerekirse saklambaç oynarız. Saklanan "sevgiyi" ararız sokak aralarında. Varsa sevdiklerimiz, yağmur olup yağsın Ramazan günlerinde üstümüze isteriz. Kaybettiklerimizi ararız, dokunmak isteriz hatıralarına. Elleri ellerimize değdiği günleri anlatırız eşe dostta. Sonra kaldırır  ellerimizi havaya; dua ederiz anneye, babaya. İçimizden bir sevgi seli akar. "Ah o gülüşün, nasıl da huzur veriyordu bana" deriz. Bitmeyecek güzel rüyalarımız olsun isteriz. An gelir ağlarız kaybettiklerimize. İnsanları üzen ne varsa (yoksulluk, ezilmişlik, çile, savaşlar, depremler ve felaketler) hepsi yok olsun deriz.

Bu günlerde sevgiyi yaymak ve çoğaltmak için şiirler, hikayeleri yazarız. Kardeşliğin, sevginin nöbetlerini tutarız karanlıklarda. Görmesek de Afrika'da esmer bir çocuğu, açlığını hissederiz içimizde. Annesini babasını kaybetmiş, aç ve açıkta toprak içinde Gazze'de bir çocuk olur ağlarız. Daha iyi, daha dürüst olmaya söz veririz bu günlerde.

Sözümüz vardır "sevgiyi sonsuz kılmaya."

Ramazan Günleri, girdiği her gönlü güzele, doğruya ve iyiliğe taşır. Ramazan günleri anlatılmaz yaşanır.

Daha uzatmayalım. Sahur vakti yaklaştı. Bakalım dostumuz için "iftariyelik bir yazı oldu mu?" Tüm dostlara şu şiirle selam gönderiyorum; hepinizi okusanız da okumazsanız da çok çok seviyorum:

"İnsan annesi ölünce anlar

İçindeki çocuğun

Hiç ölmeyeceğini.

Aklına gelince kahrolur

Bunu anlamakta

Neden

Bu kadar geciktiğini."

(Atilla İlhan Hediyesidir.)