Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 27.02.2024 12:47

ÖĞRETMEN

Derler ki, geleceğin mimarları öğretmenlerdir. Bu söz doğrudur. Bir milletin varlıklı ve yarınından emin, güçlü, gelişmiş mutlu olabilmesi öğretmenlere bağlıdır.


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 

Birçok bilim adamı şu konuda birleşmiştir: Milli eğitim milletlerin refahında, kalkınmasında, mutluluğunda başta gelen ana unsurdur. Bu eskiden böyleydi, bugün de geçerliliğini koruyor. Bu sebeple milletler eğitime önem verirler. Bunun giderek artması gerekir. Hızlı gelişme; tutarlı ve geçerli bir eğitim modeliyle olur. Eğitimini düzeltmeyen, önemsemeyen milletler çağın gerisinde kalır. Eğitim ekonomik kalkınmayı ve refahı etkileyen, uzun vadeli yatırımdır. Kalkınmış milletler eğitimi yatırım olarak görmektedirler. Çünkü vasıflı insan gücü eğitim yoluyla sağlanır. Bu sebeple eğitimin temel unsuru olan öğretmen meselesi önemsenmeli, yerel yönetimler tarafından da konuşulmalıdır. 

Bir ülke ne kadar gelişmiş olursa olsun, eğer kaliteli yetişmiş bir öğretmen kadrosuna sahip değilse ileri yıllarda problem yaşayacak demektir. Şu an ülkemizde askeriyeden sonra en kalabalık memur kitlesini öğretmenler temsil eder. Ama bugün öğretmen yetiştirmede, yetişmiş öğretmenin atanmasında ülkemizde sorunlar vardır.

Öğretmen bugün fakülte içinde yetiştirilmektedir. Şahsen bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Meselenin en önemli yanı iyi öğretmen yetiştirmek. Başka üniversitelerde yetişen farklı branşlardaki kişilerin, bir yıl formasyon alarak bu mesleğin içine sokulması tamamen yanlıştır. Mektupla öğretmen yetiştirme, hızlı öğretmen yetiştirme, branş dışı olanların öğretmen yapılması, çokça açılan eğitim fakülteleri, bu mesleğe ve eğitime zarar vermiştir. Bugün görülen manzara hiç de hoş değildir. Öğretmenler önceden dernekler aracılığıyla ayrıştırılmıştı, şimdi bu iş sendikalar aracılığıyla yapılmakta. Öğretmenlerin ortak bir örgütleri yoktur. Öğretmenler Meslek Odası kurulmalıdır. Nerede başarısız bir öğretmen varsa, bir sendikaya üye diye okullara ve üst makamlara yönetici olarak verilmiş. Bunun sonucu, devlet okullarının içi boşaltılmış, insanlar ve bol paralı kişiler, özel okullara yönelmiştir.

Öğretmen sınıfa girerken kafası kişisel sorunlarından arındırılmış olmalıdır. Öğretmenin okul içindeki ve okul dışındaki problemleri çözülmelidir. Bugün, TOKİ her il veya ilçede toplu öğretmen konutları yapmalı ve öğretmenlere maliyetine taksitler halinde satmalıdır. Böylece öğretmenler arasında iletişim olur ve mesleki sorunlara ortak çözüm getirilir. Öğretmenlere tatil kredisi verilmeli veya belli yerlerde öğretmen tatil köyleri kurulmalı. Öğretmen ucuz tatil yapabilmelidir. Bugün öğretmen evleri, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının sosyal tesislerinden daha yüksek ücretle hizmet vermektedir. Bunlar düzeltilmeli, bilhassa tatil beldelerindeki öğretmen evleri, turizm okulları temiz olmalı, uygun fiyatla öğretmenleri kabul etmeli. Öğretmen dışında belli saatlerden sonra başka meslek gruplarını, yeri varsa, kabul etmelidir. Öncelik öğretmenin olmalıdır.

Öğretmen sınıfa girdiğinde evini, ailesini, çoluğunu çocuğunu düşünmemeli. Bunun için aldığı maaş yeterli olmalı. Öğretmenin sosyal yönünü, yaşam düzeyi iyi olmalıdır. Çünkü öğrenci öğretmenin sosyal yönünü keşfeder. Zayıfsa, öğretmen o sınıfta otorite sağlayamaz. Hele de öğretmen gece, hafta sonu ücretli ders verme zorunda kalmışsa öğretmenlik orada bitmiş demektir.

Bugün yüzlerce emekli öğretmenimiz var. Bu emekli öğretmenlerden gönüllü olanlar okullar kapandıktan sonra o okullarda öğrencileri bir sonraki gün derslerine hazırlayabilir.

Benim burada bir önerim var yerel yöneticilere. Her ilçede bir ilkokul, bir ortaokul, bir lise binası yapın ve gönüllü öğretmenleri burada maaşsız ve ücretsiz görevlendirin. Özel okul gibi çalıştırın ki özel okul fiyatları aşağı düşsün. Bu bir öneri. Kreş açmayı beceremeyen bir yerel yönetim bu özel okul teklifine de sıcak bakmaz.

Öğretmen, maddi sıkıntı çekmeyecek. Para için öğretmenlik yapmayacak. Öğretmen olacaklar özel bir sınava tabi tutulmalı. Ailesi, yaşam kültürü araştırılmalı. Her şehrin giriş ve çıkışına, okulların dış cephelerine şu söz yazılmalı: Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.

Gelelim bugüne. Öğretmene hangi gözle bakılıyor? Öğreticiye eskiden köle olunurken, b gün öğretmen, okulun içinde öğrencisinden, veliden dayak yiyor. En acısı ne biliyor musunuz? Öğretmen okulda varken, hatta din dersi öğretmeni varken, okulda başkaları gelip öğrenciye ahlak, toplum terbiyesi dersi veriyor. Bu durumda asıl öğretmen öğrenci gözünde ne duruma düşer? Yazarsın programı, o dersi öğretmen verir. Çünkü öğretmen sadece bilgi veren insan değildir. Öğretmen şahsiyet aşılar. Öğretmene periyodik yayınlar gönderilmelidir. Son yıllarda sıradan insanlar bu meslek içine girdi ve eğitim ticarileşti. “Bir şey olamadık bari öğretmen olalım” anlayışı eğitimin dibe vurmasına sebep olmuştur.

Sınıfa giren öğretmenin kıyafeti düzgün olmalı. Giysileri öğrenciden daha iyi olmalı. Bunun için alım gücü olmalı. Hiç değilse öğretmene yılda iki defa giyim yardımı yapılmalı. Öğretmene tepeden bakan öğrencisini görür. Bugün okullardaki başı bozukluk biraz da öğretmenin kılık kıyafeti ile ilgili değil midir?

Bugün büyük bir kitle olan öğretmen mesleğinin üçte ikisi küskünler ordusudur. Üstün yaşam seviyesine ulaşamayan öğretmenin hoş görüsü de yoktur. Hayat seviyesi yükselince toplumda kültür seviyesi de yükselir. Hoş görü ortamı oluşur. Sevgi ve saygı artar. Ekonomik refaha ermiş insanların davranışları birbirine benzer olur. Ekonomik gelişmişlik kişiye şahsiyet kazandırır. Öğretmen, anayasamızda ifadesini bulan “insan haysiyetine yakışan bir gelir seviyesine” sahip olmalıdır. Maaşların artırılması çözüm değildir. Öğretmeni enflasyona ezdirmemek için öğretmene değer kazandıran yatırım ortaklıkları da verilmelidir.  Yukarıda bahsettiğimiz gibi her öğretmen olana bir mesken verilmeli, öğretmen bu meskenin bedelini yirmi yılda ödeyebileceği taksitlerle ödemelidir.

Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” demiş. Biz bugün tamamen tersine işler yapıyoruz. Bir dersi koyuyor, diğer dersi kaldırıyoruz. Öğrenciye hiç faydası olmayan dersler yük getiriyor.

Uzatmadan özetlersek: İster yerel yönetici olsun ister devlet görevlisi, eğer ülke seviliyor ve kentsel sorunlar bitsin isteniyorsa eğitime önem verilmeli. Öğretmenin saygınlığı artırılmalı, ekonomik, kültürel ve sosyal sorunları çözülmelidir. Öğretmene itibar kazandırmak demek o kentte itibar kazandırmak demektir. Kaliteli, faziletli, namuslu, Cumhuriyete bağlı, Atatürk İlkelerini benimsemiş öğretmenlere ihtiyaç vardır.

İyi bir belediye başkanı eğitimle ilgilenir. Yoksa bugünlerde hiç eğitimden bahsetmeyen, öğretmene değer vermeyen başkanlardan uzak durun. Öğretmeni baş tacı etmeyen azadan, muhtardan, meclis üyesinden ve başkanlardan o yöreye fayda gelmez.

Bir başkan yönettiği şehirde öğretmenin hiç değilse mesken sorununu, dinlenme problemini, sosyal tesislerini çözer. Öğretmenler de kendi aralarında tüketici kooperatifleri, yapı kooperatifleri kurar, kendi sorunlarını birlikte çözer. Ordu Yardımlaşma Sandığı gibi öğretmen yardımlaşma sandığı neden olmasın? Öğretmen emekli olunca iki yerden neden maaşa bağlanmasın?

Son söz: Sosyal devlette eğitimin özeli olmaz. Özel eğitimde görev yapan öğretmenlerin ekonomik durumları devlette çalışanlardan da kötü. Bu konuyu da düşünmeli devlet.

Herkes ister ki çocuğumu eğiten ve okutan iyi bir öğretmen olsun. Ama kimse sormaz ki bu öğretmenlerin bugün sosyal statüsü, ekonomisi, sorunları ne? Hiç değilse bu konuda kafa yormalı yerel yönetimlere talip olanlar. Bir de bu öğretmenlerin emekli olanları var.

Gelişmişlik için, kültürel geleceğimiz için sorunları çözülmüş, iyi yetişmiş öğretmenlere acilen ihtiyaç var.