Huzur KORKMAZ TOPAL - Yaşam Koçu

Tarih: 01.03.2024 13:50

ÖZLEMEK

Nerede o eski günler? Günlük hayatımızın bir parçası oluyor bu söylev. Eskiye, eski günlere, eski dostluklara eski ilişkilere hep bir özlem içerisindeyiz.


GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM

Huzur KORKMAZ TOPAL

Yaşam Koçu

huzur06peri@gmail.com

 

Hemen hemen her gün, “ahhh nerede...” diye başlayıp o eski bayramlar, ramazanlar, akşam gezmeleri, arkadaş sohbetleri, komşuluk ilişkileri hatta ve hatta eski çocuklar gibi eklemelerin olduğu konuşmalar dilimizde.

“Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağardı.” gibi çok sevdiğim atasözümüz de mevcut bu arada. Eskinin her şeyini değil ama birçok şeyini özler oldum. Çocukluk yıllarımı geçirdiğim Ankara’yı, “Kızım, bu yemeği Uğur Bey amcan çok sever” diyerek akşam üzerleri elime tutuşturulan yemek tabaklarını, “bu akşam müsaitseniz annem ve babam size gelecekler” denilmesini, bir komşunun derdinin diğer komşuların da derdi olduğu mahalle kültürlerini, annelerin kendi çocuklarına verirken oyun arkadaşlarının da ellerine tutuşturduğu o mis kokan ekmekleri, dışarı çıkarken ya da işe uğurlarken eşinin ceketini tutan eşleri, kadına ve çocuğa şiddetin değil nezaketin gösterildiği ortamları, yardıma muhtaç birisini gördüğünde ‘bana bir zarar gelir mi acaba’ demeden yardıma koşan insanları, etraflarını rahatsız etmemek için çok konuşmayıp dinlemesini bilen insanları, toplu taşıtlara binerken ve inerken sıraya girip birbirine yer veren kişileri, toplu taşıtlarda ‘bir büyüğüm gelse de ona yer versem’ düşüncesine sahip yaşlı, hamile ve engelliler için ayrılan koltukları işgal etmeyen gençleri, toplumda sessiz ve ağzında herhangi bir şey olmadan konuşan insanları ve en önemlisi de toplumsal kuralları ihlal etmeyen Türk halkını özledim.

Bilenler bilir, bilmeyenler için tekrarlıyorum, Söğütlü Mahallesi’nde ikamet etmekteyim. Evimin önünden geçen ve Akçaabat-Trabzon hattını üst kısımdan tamamlayan ikinci hat minibüs ve belediye otobüsünün olması Trabzon’a ulaşımı oldukça rahatlattı. Çarşamba günü Trabzon merkeze gidecektim. Otobüsle ulaşım çok daha kolay olduğu için otobüs durağına doğru yürüdüm. Dikkatimi çeken ilk konu bazı özel araç sürücülerinin dikkatsiz ve kuralsız araç kullanımı oldu ama bu başka bir yazının konusu olsun. Durağa geldiğimde üç gencin durağa biraz uzak olmalarından dolayı otobüse bineceklerini düşünmediğimden, durak içerisinde bulunanlara “Sıra nerede?” diye sorduğum da “Sıraya gerek yok, otobüs boş oluyor hepimiz yer bulup oturabiliriz.” demesine oldukça şaşırdım. Toplumda sıraya girerek hareket etmek sanırım biraz yanlış anlaşılmış. Sevgili okurlar, sıraya girerek yaptığımız her eylem bizlere bir fayda sağlamasından çok, düzen ve intizamın sağlanması için önemlidir. Kişisel yarar da çok önemli tabii ki. Konumuz toplu taşıtlara binerken sıra olmak olduğu için, bizim sıraya giriş amacımız sadece ve sadece önde olan kişilerin oturacağı anlamı taşımamalı. Toplumsal kurallara uyulduğu takdirde sırada önde olmak oturma önceliği veren bir şey değil. Herhangi bir bekleme esnasında eğer sizden başka biri var ise en son gelen kişi sıranın sonu nerede diye sorarak kendi yerini belirlemelidir. Sıraya girmek öncelikle hak yememek için önem arz ederken daha sonra da saygı ve nezakettir.

Sıraya girmek kişinin ne kadar adil ve saygılı olduğunu gösteren en belirgin özelliğidir. Kaldı ki sıraya göre en son otobüse binen kişi yaşlı, gazi, engelli, çocuklu veya hamile ise tüm koltuklar dolu olsa dahi onlara ilk koltuklarda oturan ve bu saydığımız özelliklere sahip olmayan bireylerin yer verme zorunluluğu vardır. Bir toplumda her ne olursa olsun sıra olmak o toplumun ne kadar çağdaş, medeni, bilgili ve en önemlisi de dindar bir toplum olduğunu göstermektedir.

Hak yemeyen, saygılı ve nezaketli bir toplum için sıraya girmemiz gereken her yerde sıraya girmenin haklı gururunu yaşamanız dileğiyle.

Sağlıklı ve mutlu kalın.