Huzur KORKMAZ TOPAL - Yaşam Koçu

Tarih: 02.02.2024 15:22

SEVGİ, İLGİ, ÖVGÜ

Babam tam bir kara deniz erkeğiydi. Saman alevi gibi bir anda parlayıp, sönerdi. Çoğu zaman kendimi ona benzetirim. Çok çabuk etkilenip, kendimi telkin ederek de soğurum birçok zaman.


GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM

Huzur KORKMAZ TOPAL

Yaşam Koçu

huzur06peri@gmail.com

 

 

 Bu yaşıma geldim birkaç konu hariç aslında hiç yanılmamış olduğumu ve kendimi soğutmaya hiç de gerek olmadığını deneyimledim. Birçok zaman hep şunu söylerim, ilk karşılaştığım insana karşı duyduğum hisler beni hiç yanıltmadı. Birçok kişi hakkında ne düşündüysem, mutlaka bu düşüncelerimde yanılmadığımı görmüş ve altıncı his demiştim bunun adına da. Gerçekten altıncı hissi çok kuvvetli biriyim bunu test ederek onaylıyorum. 

Kendimi beğenmeyi bilmeyen ve bu şekilde büyütülmüş bir kişiyim. Komşularımız çocuklarını överken annem her zaman susmayı tercih etmiştir. “Seni ben değil, eller methetsin” derdi. Aslında bu doğru gibi, değil mi? Yaptıklarımızın başkaları tarafından görülmesi, yergi veya övgü gösterilmesi en doğalı olmalı.

Birçok yerde birçok insan tanıdım, Bunca yıllık hayatımda şuna çok kez şahit oldum: Evet güzel olmuş gibi ama keşke … olsaydı.  Neye göre kime göre? Bu tip insanlar hiçbir şeyi beğenmeyerek kendinin üstünlüğünü kanıtlamak amacında olan insanlardır. İnsan hatalarıyla yüzleşmeli diyerek, kendi pervasız düşüncelerini karşı tarafa aktarmak istemeleri, ben hata yapmam düşüncesini dayatma çabasından kaynaklanır. Hatasız kul olmaz, hatalarla sevilmeli insan, hatalar dile getirilmeli ama bence hatalar söylenirken sevgi dilini kullanmak gerekir.

Bir yemek önünüze geldiyse ve bu yemek sizin damak zevkinize göre yapılmadıysa bunu karşı tarafa “olmamış, nasıl yaptın bunu, ne koydun içerisine, farklı ne yaptın bunda, geçen sefer fena değildi bunun içerisine farklı bir şey kattın, neden böyle yapıyorsun? Geçen seferkini beğenmiştim onun gibi neden yapmıyorsun…” şeklinde bir cümleyle değil “Bugün nasılsın, yemek yaparken zorlandın mı? Yemeğin içine sevgini katabildin mi?  Bu yemeği yaparken seni ne zorladı ki bu sefer yaptığın geçen hafta yaptığınla pek aynı olmamış gibi geldi bana” şeklinde, sadece kendi damak zevkini düşünerek değil, karşı tarafı da düşündüğünü vurgulayarak fikir beyan edersek o zaman yemeği yapan kişi de biraz düşünerek size daha sağlıklı cevap verebilir.

Bir de aslında karşı taraf ne derse desin fikri değişmeyecek ama karşı tarafın da fikrini merak edenler vardır. Bu insanlar yapacak oldukları eylemi enine boyuna düşünüp karar verirler ama yakınlarında ki insanlara fikir sorarak onların fikirlerini almayı da ihmal etmezler. Yakınları tarafından da kendi fikri onaylanırsa yaptığı eyleme bir ortak bulmuş olurlar ama başka bir fikir veren olursa da bu fikri çürüterek kendi fikirlerini kabul ettirme peşindedirler. Kişiyi en çok bu insanlar yorar.

Bir de kendini naif ve hassas gösteren fakat tüm eylemlerini kendi çıkarları için kullanan insanlar vardır ki, aman dikkat, bu insanlar kendi istedikleri her şeyi, sanki kendisi istememiş de karşı tarafı kırmamak adına kabul etmiş gibi yaparlar. Bu tipler önceliği her zaman kendisi olan, hatta kendisi söz konusuysa en çok sevdiği evlatlarını dahi hiçe sayabilen kişilerdir. Yani onlar için kendileri söz konusuysa diğerleri teferruattır.

Bir de hiç fikri sorulmadığı halde fikrini söylemeyi marifet sayanlar vardır. Bu kişiler bunu yaparken bir de olumlu olsalar gam yemeyeceğim. “Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz.” Güzel bakın güzel görün lütfen. Sizin görüşünüz baktığınız şeye ya can verir ya da canını alır.

İnsan sevgiyle güzelleşir, ilgiyle iyileşir ve övgüyle de kendine olan güvenini sağlamlaştırır.

Benim babam sert mizaçlı bir erkekti demiştim yazımın başında, kızlarını çok sever ve bizlere toz kondurmazdı. Onun için bizler dokunulmazlığı olan naif birer varlıktık. Her sabah namaz vakti kalkar camiye gider, cami dönüşü çayımızı demler, kahvaltımızı hazırlar, okula gidecek olanı okuluna, işe gidecek olanı da işine gitmesi için yataktan kaldırırdı. Bu kaldırmalar sırasında hiç unutamadığım ve en çok hoşuma giden şey saçlarımın okşanmasıydı. Babamı kaybettikten sonra hiç bu şekilde yataktan kaldırılmadım desem yeridir. Bizler kimilerinin eşi, kimilerinin annesi veya babası kimilerinin kardeşi ve arkadaşıyız. Ben bu dünyada en çok anne olmayı sevdim ama en çok da babamın ve annemin kızı olmak beni mutlu etti. Şu an insanın anne ve babası ölmeden büyümediğini bir kez daha hatırlamış oldum.

Haa nerde kalmıştık; sevgi, ilgi, övgü diyorduk. 

Sevdiklerimize sevdiğimizi söyleyelim. Onların güzelleşmelerine katkı sağlayalım, sevgimizi söylerken ilgimizle bunu gösterelim, sevdiğimizi iyileştirelim ve övgümüzle de desteğimizi verelim. 

Aslında insanlar şunu çok iyi bilmeliler ki hiç kimse hiç kimseyi hafife almamalı, kimse kimseyi maddi ve manevi zarara uğratmamalı ve kimse kimseyi hor görmemelidir.

Sevgi, ilgi ve övgüyle kalın...