AKÇAABAT’TAN
Cengiz Bölükbaşı
YIKIN EFENDİLER YIKIN
Yayla evleri yıkımına yeniden başladı. Bu konuda Akçaabat Belediyesi’nin eline kimse su dökemez gibi geliyor. Zira yapılan yıkımlar sadece bu ilçede.
Yaylada evi olan vatandaşlara ya da yapmak isteyen kimselere karşı işgalci gözüyle bakan iradeye yüz yıllardır bu yaylaları kimin koruduğunu sormak gerekmez mi? Bu yaylaları yüzlerce yıldır kim imar etmiş, kim sahip çıkmış?
Devletin kontrol gücünün sınırlı olduğunu herhalde size anlatacak değilim. İşte onun için yüz yıllardır süre gelen ve hâlâ hukuken de kullandığımız örf ve adat hukukumuz da mevcut. Yazılı hukukunun cevap vermediği, veremediği yerde hâlâ bu hukuk normunu kullanırız biz.
Bu yaylaların da bir örfî hukuku var. Mesela siz canınız sıkılınca şuraya bir ev yapayım diyemezsin.
Mesela sizin unvanınız vardır. Kaymakamsınızdır, belediye başkanısınızdır, emniyet müdürü ya da jandarma komutansınızdır. Yaylada bir ev ya da bir baraka yapmak istersiniz ama yöre halkı buna izin vermez. Sizin o kadim kültürden gelmediğinizi bilir. Size ait bir yerin olmadığını bilir.
Yaylada yeri olmayana yer vermek, satmak veya trampa yapmak gibi şeyler de hoş karşılanmaz ahali arasında. Onun kendine has kanunu, kuralı vardır.
Bu yazdıklarıma şehirde büyümüşler, “Eee bizim de hakkımız değil mi oralarda ev yapmak?” diye soracaklardır eminim. El cevap: Tabii ki hakkınız değil!.. Şehirde onlarca dönüm arazi bir aileye verilerken, o yolu bile olmayan yerde kendine yaşam kuranın hakkını aldık dediniz mi siz hiç?
Bana Akçaabat’ın merkezinde onlarca dönümü olan ailelerin bunu nerden aldığını gösteren bir kaynağı gösterebilir misiniz?
Ezcümle: Yaylalar onu koruyan o köylünündür!..
Mesela Akpınar halkı yıllarca ceplerinden verdiği paralarla tuttuğu bekçiler aracılığıyla ormanları korudu. Şimdi ne oluyor, biliyor musunuz? Trabzon’da iş yapan 4 şirket, yaklaşık 4 yıldır aralıksız ormanı kırıyor. Akpınarlı da yani eski ismiyle Ozoysalı da bakıyor!..
Gerekçe: Burası devletin ormanı, devlet istediğini yapar. Peki, ben kimin? Evini yıktığınız, mahkeme kapılarında süründürdüğünüz bu halk kim?
Hülasası diyeceğim o ki Akçaabat’ın göbeğinde, denizin dibine kadar tecavüz etmiş alanlar varken, saygıdan neredeyse karşınızda el pençe divan duranların evini yıkmak sizlere bir şey kazandırmayacağı gibi sizden çok şey alıp götürür, bilesiniz.
Hele ki “bir sonraki dönemde oturduğum koltukta beni saklamazlar, onun için elimden gelen her kötülüğü giderayak yapayım” diyen sözde bürokratlar, size çok şey kaybettirecek bilesiniz.
Şapkanızı elinize alıp şu dediklerimi iyi düşünün
Vatandaşın evini barkını yıkmak için değil yapmak ve çözüm üretmek için oradasınız.
Akçaabatlı ona yapılanı asla unutmaz.
Kalın sağlıcakla.