Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 14.07.2020 09:58

GİTMESEYDİNİZ İYİYDİ

Facebook Twitter Linked-in

GİTMESEYDİNİZ İYİYDİ

Sosyal medyaya bakıyorum, yaşadığım kente susayanlar çok. Genelde de uzaklardan geliyor güzel sesleri. Kimi İstanbul’dan, İzmir’den, Ankara’dan, Bursa’dan, Samsun'dan, Antalya'dan. Kısaca Türkiye’nin her yerinden, hatta yurt dışından geliyor bu hasret kokulu sesler. Seslere bakıyorum, bu kenti sevmekten yorulmamışlar. Kalpleri gece gündüz bu topraklar için çarpıyor. Eski güzelliklerden söz ediyorlar. Hani bir şarkı vardı, “gözler kalbin aynasıdır” diye. Paylaştıkları resimlere bakıyorum, gözlerine bakıyorum, onlar da bu şehir için geçen güzel duygular yatıyor.

Benim içimden geçen cümle. Gitmeseydiniz iyiydi... Sonra düşünüyorum ayrılık zor bir şey. Eğer bu şehir istemeyerek gidenleri doyuracak olsaydı, terk etmezdiler. İnsanın yaşadığı topraktan uzak kalması, hatta evini, ocağını kaybetmesi zor ve acı... Her ne kadar şarkılar, “beni böyle bırak git, gidebilirsen” şeklinde bitse de, bu göç devam edecek, bu şehir sevdalıları ağlayarak gidecek. Şartlar zor. Nice genç insan var. İki, üç diplomalı. Her ne kadar gitmeleri kötü olsa bile bu şehirde istihdam yok. İş alanı az, toprak bölünmüş ve yetersiz. Olanı da boş bırakılmış. Deniz balıksız. Ticaret çevre illere kaymış. Turizm yavan.

Ben bu noktada duruyor ve ne dön, ne de dönme diyemiyorum. Duygularımız boşlukta bir şehrin ıstırabını ve göçünü seyrediyoruz.

Sanki bu şehrin kaderinde, çok sevme, gider derler ya doğruymuş. Onlar ekmek için, aş için gitmişler. O slogan buradan doğmuş. Bize her yer Trabzon.

Bu dünyada onuncu köy var mı bilmiyorum. Ama bakıyorum çevremde olanlara, yapılanlara, galiba onuncu köy yolcuları da var gidenler kervanında. Sanat,müze,sanatçı ne kadar değer kazanmış bu şehirde?.. Örnek mi Akçakale. Hala restorasyon bekler. Belki de Marina Akçakale. Sargana bir destan. Muhacırlık bir dram. Tütün, zeytin, üzüm kaybolan tarımsal ürün. Denizde ulaşım yok. Doğada talan. Ķim göre, kim duya?..

Çoğu kişi oluruna bırakmış kentsel dertleri. Ne üzüntüleri belli, ne de sevinçleri. Ama gidenler öyle miydi? Hüzün veriyor gitmeleri.

Bu kentli olmak kolay değil. Bu kentin dokusunda, ne yanlış vardı ne de yalan. Yalanlar hep başka toprağa gömülürdü. Ama bakıyorum yanlışa da çok, yalan da... Sanki gidenler doğruları alıp götürdüler. Bu şehir için ağlayacak kadar güzel kalbi olan insanlar gittiler uzaklara. Bu şehirde kalan kalbi güzel olan üç beş adamın da sesi duyulmuyor. Duyulsun istenilmiyor belki de. Düşünüyor ve umutsuzluğun dibine doğru yuvarlanıyorum. Mesela eğitim, bilmem girmeme gerek var mı? Şarkılarda ki gibi ah çekiyor, kalanlar ve gidenler. Onların sadece bu şehir için ağlayacak güzel kalpleri var. Son günlerde acaba gelir mi diye düşündükleri şampiyonluk da zora girince canları yanıyor. Şarkılarla, türkülerle avunmak istiyorlar, ama şarkılar bile gözyaşlarını örtemiyor, notalar ıslanıyor.

Bir de benim gitmeseniz iyi olurdu dediklerimi var. Ya onlar? Dönüşlerinin olmadığını bilmek, onların da kalbini yoruyor. Ne de olsa adı gurbet.

Vedalaşmaları sevmem, dönüşleri severim. Bu şehirde ne yorgan gidecek, ne de o mükemmel sevda bitecek. Biz az olsak da bu kentte, kent sevdalıları, gidenler gibi umutlarımızı sahiplendik. Yanlışlar var, yanlış dedik dinlemedi. Olmadı, durduramadık gidenleri.

Herkesin acısı kendisine... Mecburdurlar gitmeye... Gitmeseniz iyi olurdu desek de mecburdunuz gitmeye. Hiç değilse bu şehirde bir ocağınız olsun isterim... Yoksa bu kent sevdalıları gide gide tükenecek. Yazık olacak umutlara. Bu şehri amasız, lakinsiz, çıkarsız sevecek insanlara ihtiyacı var. Yenilerin de tutulmaması gerekir bu sevdaya. Gidenler ve kalanlarla. Bu şehri duyarak ve hissederek çıkarsız, yaşamak lazım.

Hepinize iyi haftalar.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —