DOST’A
Ey gönlü güzel dost!.. Allah’ın rahmeti, bereketi, selamı üzerine olsun. Memleketten uzak küçük bir kasabanın kıyısında düştün yine gönlüme; biraz üzgün, belki biraz derin, bir o kadar ümitle. Tanıştığımız ilk güne daldı gözlerim, taşın suyun üstünde birkaç defa sekip daldığı gibi.
Hiç unutmadım; kocaman bir balık tutmuştum. Ve hiç aklımdan çıkmadı; deniz gibi ilminden nasibimin olduğunu, sonradan öğrendim.
Şüphesiz inananlar kardeştir. Belki kandan değil ama candan iki kardeştik. Dostluğumuzu lehimlemiştik. Ve hiç değişmedi ilk ve son günkü gibi fakirdeki abilik hukukun. “Dostluğumuz kıyamete kadar baki kalsın.” derdin. Ahireti hiç düşünmedik dost, öyle değil mi?
Aklımız hep büyük kıyamette idi. Ne sen ne de ben hiç küçüğünü hmedik. Şimdi hakir kardeşin muhabbet cümlelerine, “Kardeşliğimiz ahirette de olsun”u ekliyor. Tüm inananlar gibi hak edip cennete gidersek nadasa bıraktığımız muhabbete kaldığımız yerden devam ederiz inşallah. Daim olsun.
Ey dost!.. İnandığın gibi yaşamayı öğütlerdin. Az buçuk hissederdik inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın şeye inanmaya başlarsın ilkesini. Ne yazık ki ikimiz de atladık yaşanmışlık ilkesi kapsamında nifak tohumlarının nelere kadir olduğunu ve defetmek için bu zilleti çokça infak ettin ilmini.
Ey dost!.. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmayı tembihlerdin fakire. İnanan ve salih amel işleyen tüm kardeşler Allah’ın ipiyle birbirine sımsıkı bağlıdır. Hiç Allah rızası için birbirini sevenlerin ipleri kopar mı? Kopmaz ama düğümlenir dost, öyle değil mi? Ama dualar hiç yarım kalmaz…
Senin imanına biz şahidiz dost. Düğümlerimizin tarafından idrak edilmenin huzuruyla yaşıyoruz. Bizlere ahirette şahit ol ey dost. Dualarımız seninle, keşfettiğin yerlerden bizlere dua et. Dünya hayatında duadan başka dayanağımız yok, salât’ında bize de yer ver. Salât’ın daim olsun.
Selamların en güzeli seninle olsun. Esselamun Aleykum.