AKÇAABAT'TA TURİZM
Çok eski bir tarihi olan Karadeniz'in incisi Akçaabat. Eski adı Pulathane. Güneyinde heybetli dağlar, dağların tepelerinde uzanmış uyuyan çiçek kokulu yaylalar. Kuzeyinde masmavi bir deniz. Kimi zaman sakin ve uysal, kızdığında dalgaları kara kumlara salar. Gökyüzüyle daima kardeştir. Nefis bahar günleri yaşarsınız, açılırsanız engine.
Doğanın içinden gelen bir kenttir Akçaabat. Geleneksel kültür ve folklorik özellikleri hala bu güzel kentte bozulmadan yaşar. Bilhassa kültür turizmi, yayla turizmi ve deniz turizmini aynı günde yaşayabilirsiniz bu kentte. Sahile en yakın yayla bu kenttedir. Ayrıca adı da kendi de efsanedir Hıdırnebi Yaylası. Türkülere konu olmuştur. Bilhassa yayla sezonu yaylaya çıkan göçler, süslü inekler, çalan kemençe, atma türküler, peştemallar ve keşanlarla süslü bir dünya. Bir sinema klasiği gibi.
Horon, kemençe, davul, zurna, her çalınır bu yörede. Ayrıca yemekleri ayrı bir lezzettedir. Karadeniz'de mevcut nüfusu koruyan ve artıran bir şehirdir Akçaabat.
Eskiden bu kentte tütün yetiştirilirdi. Son yıllarda yasaklandı ama özel iklimi sebebiyle her türlü sebze ve meyve bu yörede yetişir. Akdeniz iklimi vardır. Zeytini özeldir. Karayemişi, dutu, kirazı, eriği, ayvası, narı, inciri, limonu, portakalı, üzümü, fındığı, elmayı, yer fıstığını görmek, dalından alıp yemek mümkündür. Son yıllarda çilekçilik ve kivi yetiştiriciliği artmıştır.
Bu şehir için bacasız sanayi olan turizmi ve turizm gelirlerini artırmak için bütün planlar yapılmaktadır. Ortamahalle, bisiklet yolları, plajlar, yaylalarda şelaleler ve göller planlanmaktadır. Hıdırnebi'de bir Davos örneği yaratılmak istenilmektedir. Bunun için önce bu kentte alt yapı sorunları hızlı bir şekilde çözülmeli, bu şehir ulusal ve uluslar arası cazibe merkezi yapılmalıdır. Bu kentin sahip olduğu güzellikleri ortaya çıkarmak, eksik olanları da ivedilikle yapmak gerekir. Mesela bir kongre merkezi, açık hava gösteri merkezleri, müzeler, deniz taşımacılığı, plajlar, yürüyüş yolları, modern pazarlar, spor tesisleri, beş yıldızlı oteller yaparak şehrimizi ön plana çıkarmak her insanımız düşen milli bir görevdir.
Turizm tesisleşme ile tamamlanmaz. İnsan unsuru da önemlidir. Kişilerin tutum ve davranışları, hijyenlik, ulaşım, iletişim, ucuz fiyat politikası, güvenlik, doğalı koruma da çok önemlidir.
Akçaabat'a gelen insan önce gezilip görülecek yerleri arar. Bu konuda turistlere hizmet verecek turizm tanıtma ve rehberlik merkezleri kurulmalıdır. Tanıtım ve yönlendirme levhaları yapılmalı ve şehrin en işlek yerlerine turizm haritaları konulmalıdır. Bilhassa sahil temizliği, çevre temizliği, yaylaların temizliği sezon açılmadan yapılmalıdır. Bilhassa bu kentte yirmi dört saat açık temiz ve modern tuvaletler yapılmalı ve işleticileri güvenli olmalıdır. Bilhassa Akçaabat Pazarı modern hale getirilmeli, üreticiler ve alış verişe gelen insanlar pazar alışverişlerinden zevk almalıdır. Pazarda satılan ürünlerin yerli ürün olup olmadığını, hijyen olup olmadığı kontrol edilmelidir. Kıyı bölümündeki kumsallar temiz tutulmalı, zengin florası ve güzelliği ziyaretçilere tanıtılmalıdır. Gerekirse bitki ve çiçeklerin yetiştiği alanlara o bitki ve çiçekle ilgili tanıtıcı levhalar asılmalıdır.
Akçaabat kivisi, balı, fındığı, zeytini, inciri, karayemişi, portakalı, üzümü, armudu, mandalinası, çitlenbiği, andıranası, dutu, kirazı olan örnek bir bahçe yapılmalı ve ziyaretçilere gösterilmelidir. Ürünlerinin satıldığı yerler yapılmalı ve buralarda Akçaabat balı, dut pekmezi, kokulu üzüm tatlısı, pekmez tatlısı, un helvası, fındıklı un helvası, dağ çileği reçeli, kabak tatlısı, ev baklavası, böreği, burma tatlısı, turşular, pazı boranisi, lobye yemeği, fırınlanmış fasulye tavası, kavurması, tomara kızartması, kabak kavurması, soğan kayganası, pazı kavurması, salatası, kuymak, mıhlama, kaz kaldıran, lahana diplesi, çorbası, yuğması, dolması, yufka tavası, mısır ekmeği, Akçaabat pidesi, ballı yufka, mısır lapası, kuru fasulyesi, lahana ve mısır çorbası, kara lahana (godoş) dolması, sütlacı, hamsi çıtlaması, kızartması, buğulaması, mezgit tavası, levrek buğulama, hamsili plav, balık çorbası, ısırgan çorbası, mısır közlemesi, haşlaması tattırılmalı ve gelen turistlere sunulmalıdır.
Bilhassa da Akçaabat köftesinin kalitesinin düşürülmesine izin verilmemeli. Akçaabat Haşlaması, Kaburgası, Tereyağı daha çok öne çıkarılmalıdır.
Gelin bu haftayı Hüsnü Küçük'ün şu iki mısrasıyla bitirelim.
“Ya bir gece yarısı,yahut sabaha doğru,
Yine yağsın bahçeme, eski nisan yağmuru.”
Bu şehre gelin. Mutlaka size göre sevecek bir şey bulacaksınız.
Gelmeden görmeden, yemeden içmeden olmuyor. Akçaabat sadece bir köfte hatırına da olsa görülmeye değer.
Son söz dolmuşlara. Ayakta yolcu almayın. Trafik polisi de görünce mahalle aralarına kaçmayın. Bu tutumunuz ile bu şehrin turizmine zarar veriyorsunuz.. Herkese iyi bir hafta dilerim...