Abbas YOLCU

Tarih: 21.03.2019 10:37

NAL TOPLAYANLAR

Facebook Twitter Linked-in

NAL TOPLAYANLAR

Dudaklarının sağ ve sol kenarı aşağıya doğru sarkık ortaçağ artığı turşu suratlı bir naylon muharrir, şöyle demiş:

'...Müslümanlar, bir halife tarafından temsil edilse, böyle bir çıkmaz yaşanır mıydı?

Tabii ki yaşanmazdı.'

İslâm ülkeleri böyle darmadağınık olur muydu?'

Haçlılar, istedikleri gün İslâm topraklarına çöküp, müslümanları katledebilirler miydi? Tabii ki mümkün değil...'

Bu minval üzere yazdığı yazıda ayrıca  'hilafet müessesesinin lağvedilmediğini, yasalarla belirlenmiş bir mevkide durdukça durduğunu ve o mevki' de cülûs edenlerin halife unvânına sahip olması gerektiğini' anlatmaya çabalarken arzuladığı 'meşaz'ı da vermeye çalışıyor, dudaklarının her iki yanı aşağıya doğru sarkık, turşu suratlı naylon muharrir.

O, ayrıca hilâfetin mer’i olmamasından kaynaklanan problemleri art arda sıralıyor ve hilâfetin bütün dünya müslümanlarını aynı sancak altında birleştireceği gibi bir ham hayâl ile kendisini okuyanlardan bazılarının argo ta'biriyle gaza gelmesine vesile olmakla, efendisinin gözüne daha fazla girmeye çalışıyor.

Turşu suratlı meymenetsiz, hürmette kusur eylemediğini iddia ettiği dedelerinin Hicaz adı verilen bölgeyi asırlar boyu nasıl elde tuttuğunu ya bilmiyor, ya görmezden geliyor.

Hilafetin kendi başına bir güç olmadığını, ancak devlet güçlü ise hilafete sadâkatin varlığına; devlet zayıfsa yığınlar üstünde hilafetin koruyucu, kollayıcı ve birleştirici bir etkisinden söz edilemediğini ve edilemeyeceğini emir erleri ile emir kullarının anlaması epeyce zor görünüyor.

Devletin kontrol gücünün zayıfladığı senelerde Hicaz bölgesinde haricîler diye vasfedilen Vehhabîlerin hangi haltları karıştırdıkları, halifeyi ne derece ciddiye aldıkları veya almadıklarını bilenler biliyor, ama bilmeyenler öğrenmek istemiyor.

Ayrıca rivâyet edilir ki:

Turşu suratlı meymenetsizin çok sevdiği ve saydığı dedelerinin Hicaz bölgesinde yaşayan bedevîlere Surre Alayları düzenleyerek asırlar boyu yardım göndermeleri, o bedevîlere hayranlık ve sevgilerinden değil, aksine onların şerlerinden emîn olmak içindi. Zira anlatıldığına göre bölgede otoriteyi sağlamak ve eşkıyalığı önleyebilmek çok zor olduğundan, oradaki eşkıyanın gönlünü yapmak sûretiyle belâyı def etmek yoluna gitmişlerdi.

İlk dört halifeden üçünün canını alanlar, turşu suratlı meymenetsizin bahsini ettiği 'islâm topraklarına çökerek, müslümanları katleden hristiyanlar' değildi.

Medine'ye saldırarak, müslümanları katledenler, islâm halifesinin emriyle bu fiili gerçekleştirmişlerdi.

Ve Endülüs...

Bir medeniyet yok edildi.

Tarihin en uzun ömürlü islâm kültür ve medeniyeti bir daha zuhûr etmemek üzere tarihe gömülürken, arz üzerinde bir yerlerde hem hilafet kaim bulunuyordu, hem halife efendi hazretleri. Ama halife efendi hazretlerinin irâdesi ve gücü Endülüs'ü korumaya yetmedi.

Şimdilerde turşu suratlı meymenetsiz gibi bir takım eşhasın, hilâfetin yeniden ikamesi hayallerini dillerine doladıkları görülüyor.

Ehl-i sâlibin işine yarayacak islâmsallaştırılmış, çağdaşlaştırılmış, modernize edilmiş. transformasyon tezgâhından geçirilmiş, kemiksiz, usâresiz, kravatlı, tek eşli, cep telefonu sahibi bir halife, arz üzerinde nal toplamaya devam eden dünya müslümanları için uygun görülebilir.

Zaten bir takım eşhastan bir şahıs da şimdilik başıbozuk bir halifenin varlığının mahzûru olmadığından, hilafetin ikamesi ile daha sonra eli ayağı düzgün halifelerin gelebileceğinden bahsediyor.

Netice-i kelâm:

İnsanın varoluşundaki belirleyici özelliği-ki eskilerin deyimi ile alâmet-i farikası- onun 'ekonomik bir canlı' olmasıdır. Bu dünya geçim dünyasıdır. Gerisi hikâyedir.

Bir kişinin dindar olması,  başında bir halife görmek istemesi, o kişiyi güzel ahlâk sahibi yapmaya yetmiyor. Yetseydi, turşu suratlı meymenetsizin kini, dini haline gelmeyecekti.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —