KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
DİKKAT... DİKKAT... DİKKAT...
Mart'ta yerel seçim var ya... Her seçimde olduğu gibi bu yerel seçimde de bu sokaklarda ender gördüğümüz insanlar sürülüyor meydana. Kimi iç destekli, kimi dıştan güdümlü. Kimi bölgeden, kimi kavak yelinden.
İlginç menkıbeler uyduruluyor bu zamanlarda. Kimi mucit olur, kimi harikalar diyarının başoyuncusu. Sorsan bu kentin sokağını bilmez. Bildiği sadece kendi köyü, mahallesi ve iki dostu. Haberi yoktur ne Sarıca'dan, Eskiköy’den, Karpınar'dan, Ağaçlı'dan, Meşeli'den, Demirkapı'dan, Ambarcık’tan, Işıklar'dan, Kaleönü'den, Ortaalan'dan, Şinik'den, Işıklar'dan, Koçlu'dan, Yeşiltepe'den, Uçarsu'dan, Fındıklı'dan, Derecik'den, Akçaköy'den, Doğanköy'den, Yeşilyurt'tan, Mersin'den, Akçakale'den, Dürbinar'dan Sarıtaş'tan, Çolaklı'dan ve diğer yerlerden.
Ne havasını bilir; ne efsanesini, ne de ortak kültürünü. Ne sorununu bilir, ne ekonomisini. Kentinle ilgili önemli bir soru sorsan cevap veremez; ağzının içinde eveler geveler, hatta “anlamadım bir daha sor” der. Ne futbolun tarihini bilir, ne Sebatı tanır ne Tütünspor'u... KÂzım Kolot, Selami Yardım, Aslan Kalıntaş, Çolak İbrahim, Arif Özcan, Fikret Kazancı, Kaşif Töre, Ömer Boğuşlu, Yaşar Mumcu, dersen onlar da kimmiş der.
Ne Zikrullah'ın pekmezinden yemiştir ne de Şeker Usta'nın ekmeğini... Erol Günaydın, Bedri Rahmi, Muzaffer Lermioğlu’nu sorsan duymazlıktan gelir. Ne Kemal Dilaver’i, Osman Özlü'yü, Osman Tok'u tanır. Felsefeyle, bilimle, edebiyatla, tarımla, ekonomiyle pek de ilgisi yoktur. Bir hastalığı vardır “bir şey olmak, bir yer tutmak, bir koltuk kapmak” gibi. Bu sebeple her seçim zamanı sokakta bir görünürler bir yok olurlar. Serap misali. Sanki bu kent bal alınacak bir çiçektir. Yağma Hasan'ın böreği misali...
Sadece “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman” türküsünü söyler ama kim bu türküyü ne amaçla çıkardı bilemez. “Emperyalizm” diye bir kelimeyi ancak bulurlar bir sözlükte... Tebessümü yapmacıktır. Hep önemli sayılan insanlara yanaşmışlardır. Bilhassa da siyasilere... Ya da hatırlı zenginlere... Ömürleri böyle geçmiştir.
Seçim yapılacak günlerde sürülürler piyasaya. Yan yana görünürler birileriyle. Bu kenti “çıkarsız sevdin mi hiç?” sorusuna cevap vermezler. Veren olursa sorarsın, “Normal günlerde neredeydin?” Cevap alamazsın bu soruya.
İnsanları bırakmazlar hür iradeleriyle seçim yapmaya. Özgür düşünceye ya bölgecilikle ya sülalecilikle ya da parayla baskı kurmaya çalışırlar. Nasrettin Hoca misali “ya tutarsa” mantığı.
Sınırlıdır insan, iradesi, mantığı. Hele de insanı insanlıktan çıkaran çıkar, menfaat önüne konulunca; bazıları yitirir iradesini.
Kısa zamanda kolay kazanılan başarının ömrü kısa olur. Aldanmamalı, cilalanmış, algılarımıza yönelik sözlere reklamlara. Reklamların çoğunun altında para var, çıkar var, tüketmek var. Aydınlık olandan karanlık çıkmaz. Aydınlıklar ise reklam hiç istemez.
Ben anlamıyorum bu kent içinde hiç yok mu değerler, iş yapan insanlar? Seçilecekler de her seçimde dışarıdan geliyor bu şehre; uzaktan, cilalanmış, abartılmış yüzler. İthal... Kim bu mekanizmayı kontrol ediyor? Düşünmeli bu kentte yıllarca yaşayan insanlar.
“Yanyana olalım, bu şehri daha da ileri götürelim” diyorsan, umudunu hiç yitirme; insanını bu kentin içinden ara. Etrafına iyi bak. Sağcılığı solculuğu bir tarafa bırak. İnsan olana bak. İçinden geldiği gibi davran düşün. Arayacaksan yeni birisini içinden ara. Bırak seçimden seçime sana birileri tarafından sunulanları. Onların mutlaka sunana himmet borçları var; unutma.
Bugünlerde tartışmalar ateşli başladı. Birbirine laf sokmalar, karartmalar, çıkarlar. Boş ver sen; sen ol. Canını sıkma. Unutma senin yerel yöneticilerin senin sorunlarını en iyi bilen, yıllarca seninle yan yana olanlardır... Birileri var sosyal medyada, seni sıkıştırıp duruyorlar, iradenle ve algınla oynayarak yanıltmak için. Kanma...
Canını sıktım. Kusura bakma. Hür iradeni kullan. İyi düşün taşın. Sonra pişman olma. Sen bu şehirde yaşadın yıllarca; şehri tanıyor ve sorunları biliyorsun. Sen bu kentin bir bireyi, çiçeğisin. Üzülüyor, seviniyor, coşuyorsun bu kentte. Bu kent sensin, sense bu kent. Sen hancısın; başkaları hep yolcu oldular. Her seçim zamanı hanına bir uğrayıp sonra unuttular.
Aman dikkat, dikkat, dikkat. Unutma hayat sevince güzel. Hayat güzel bir kentte sessizce, huzurlu geçerse daha da güzel olur. İnandığın gibi yaşar ve seçersen, umudunu asla yitirmezsen, siyasal oyunları sezersen, kalbini de daima sıcak tutarsan, bu kenti çıkarsız sever ve anlarsan söylediklerimi anlarsın...
Bu martta muhtarını da azanı da yerel yöneticini de encümen üyeni de, büyük şehir başkanını da sen seçeceksin.
Öyle seç ki dünya sana gıpta ile baksın. Dikkat, “hatasız kul olmaz” şarkısını sil gönlünden.