DEMLİ ÇAY
Yusuf HOCAOĞLU
hocaogluyusuf@hotmail.com
HAKİKATİN BİRLİĞİ
Bu eşsiz kâinatın yüce yaratıcısının ulûhiyetini tasdik etmek, gerçekliğin kendisini, hakikatin tekliğini tasdik etmek ile eş değerdir. İlahi gerçeklik ile hakikatin tekliği birbirinden ayrılmaz bir bütündür. İç içe geçmiş, katmanlardan oluşmuş, bilinen ve ya bilinmeyen, örtülü veya açık her görünüş ve bilinmezlik aynı ve tek gerçekliğin görünüşleridir.
Bu açıdan bakıldığında aslında hakikatin tek olduğunu söylemek, sadece Allah’ın tek olduğunu değil, Allahtan başka hiçbir ilah olmadığını da ifade etmektir diyebiliriz. İşte tam bu noktada tevhid kavramı karşımıza çıkmaktadır. Tevhid, biz inananlar için Allah’tan başka ilah olmadığının onayıdır. Tevhidi anlamak, Allah’ın her hayrın, her hakikat bileşenlerinin nihai kaynağı olduğunu anlamaktır da diyebiliriz.
Allah mutlaktır. Tevhid, Allah’ın mutlak birliğini tasdik eder. Bu aynı zamanda toplayıcı hakikatin ilminin birliğini de tasdik demektir. Çünkü ilmi veren odur. Vahyinde kaynağıdır. Hiç şüphesiz ilmide mutlaktır ve evrenseldir.
Allah Zülkemal ve Âlim’dir. Noksan hiçbir şey yoktur. Hata yapmaz ve mutlak iyinin de yegâne sahibidir. Her şey iyiye yüzüp gitmektedir. Her güzel şeye kendi iyiliğini verdiği içinde iyiliğin en yücesi odur. Bu anlamda Allah’ın takdiri iyiye, iyiliğini verir. İşte biz inananlar Allah neyi takdir etmişse, iyi bir amaç ile takdir ettiğini varsaymalıdır. Her fiilin faili Allah’tır. Çünkü her hareketi an ve an yaratan odur. Bunun tersi durum ise tevhidi inkâr etmek demektir.
Bu böyle olunca birçok dost meclislinde aynı çelişkiler ortaya dökülmektedir. Lakin bir ayet gözümüzden kaçmaktadır. Kur’ân-ı Kerim Fetih Suresi’nin altıncı ayetinde biz inananların Allah’a karşı kötü zanda bulunmalarını yasaklamıştır. Her vakıanın temel kaynağının o oluşu, biz inananlarda kötülük kavramının da aynı konuma yükseltildiği gözükmektedir. Hâlbuki Allah bizi, bize acı çektirmek, işkence etmek ya da kötü ve yanlış yola sevk etmek için yaratmamıştır. İlmi, nefsi, içgüdüyü, nefesi kâinatı, arzı, semayı bize, bizi sapıklığa fitne ve fesada sürüklemek için vermemiştir. Peki ya bizi niçin yaratmıştır? Bu soruda çok düşündürücü ve başka bir makale konusudur.
İşte akıl süzgeciyle bazı kavramları incelediğimiz zaman çelişkiye düşebiliyoruz. Tüm bu çelişkiler hakikatin birliğini tebliğ etme yani kendi tevhidimizi gerçekleştirme hususunda bizleri sıkıntıya sokabiliyor. Gerçek anlamda hakikatin birliğini tasdik eden bir tevhide ise sanırım, bu gündelik rasyonel aklımızla ulaşamayacağı kanaatindeyim. Çünkü bu akıl mutlak çelişkisizlik halini zihinlere yaşatmıyor. Mutlak çelişkisizlik hali olmadan da hakikatin birliğini, tevhid yani tasdik edemiyoruz.
Sonuç olarak şu soru akıllara takılmıyor değil: Bize yeni bir hal yeni bir mutlak bir akıl mı lazım gelir?
Selam ve muhabbetle...