Huzur KORKMAZ TOPAL - Yaşam Koçu

Tarih: 17.04.2025 16:08

TAVIR VE DAVRANIŞLARIN ÖNEMİ

Facebook Twitter Linked-in

GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM

Huzur KORKMAZ TOPAL

Yaşam Koçu

huzur06peri@gmail.com

 Bir gülüş, bir çirkin bakış, bir selam, bir kötü söz, bir sevecen bakış, bir yardım eli, bir kaba davranış ve bir hitap karşımızdaki kişilerin hayatlarında geri dönülmez bir etki bırakabilir. 

Söyleşilerimi dinleyenler çok iyi bilirler ki, her zaman selamlaşmanın önemine değinirim. Bir çift güzel bakış, merhabalaşmak karşımızdakileri memnun ederken bize de iyi ve güzel bir iş yapmanın hazzını yaşatır. 

 Sokakta, iş yerinde veya özel hayatımızda gerçekleştirdiğimiz davranışlar, insanlığımızın gerektirdiği yapılması gereken rutin bir eylem olsa da karşı tarafa verdiğiniz mesaj belki de o kişinin hayatını değiştirebilir.

Küçücük bir hareketiniz bazen bir başkasının hayatını değiştirebilir. O yüzden davranışlarımızın önemini asla unutmamalıyız. Senin sevgi dolu gülümsemen karşı tarafın umudu olurken, saygı duyarak uzatacağın bir el birini düşmekten kurtarabilir ve nezaketin bir başkasının canını kurtarabilir.

Sevgi, saygı ve nezaketin önemini sizlere okuduğum ve bu sabah birdenbire aklıma gelen bir hikâye ile anlatmak istiyorum. Eğer basit bir hareketin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini düşünüyorsanız bu hikâye sana tam tersini kanıtlayacak.

Bir gün, liseye yeni başlamıştık. Sınıfımdan bir çocuğun eve yürüdüğünü gördüm.

Adı Carlo’ydu. Kollarında devasa bir kitap yığını taşıyordu. Kendi kendime dedim ki:

“Kim tüm kitaplarını cuma günü eve götürür ki? Bu çocuk ciddi mi yoksa taşınıyor mu?”

Ben çoktan hafta sonu moduna girmiştim: futbol maçları, arkadaşlar, kahkahalar…

Yoluma devam ettim, pek de umursamadım. Birkaç dakika sonra yüreğimi donduran bir sahneyle karşılaştım.

Bir grup öğrenci Carlo’nun üstüne koştu Onu sertçe ittiler. Bütün kitapları yere saçıldı.

Kendisi de yere düştü. Gözlüğü çimlerin arasına fırladı. Başını kaldırdığında gözlerinde derin bir hüzün gördüm. Sessiz bir acı… içimi acıttı.

Düşünmeden hareket ettim. Hemen yanına koştum. Gözlüğünü bulmasına, sonra da kitaplarını toplamasına yardım ettim. Yanağında bir damla yaş vardı. Sakin bir şekilde şöyle dedim:

“Bu herifler acınası… yaşamayı öğrenmeleri gerek.  “Bana baktı ve öyle bir gülümsedi ki… o gülümsemeyi asla unutamam.

Yolda yürürken konuştuk. Okulunu yeni değiştirmişti. Evimiz de yakındı. Biraz muhabbet ettik. Ona, hafta sonu arkadaşlarla futbol oynamaya gelmek ister mi diye sordum. Kabul etti. Ve o hafta sonu çok güzel geçmişti.

Carlo çok kısa sürede bizden biri oldu. Kendini kolayca kabul ettirdi. Arkadaşlarım bile onu sevdi. Her pazartesi yine o kitap yığınıyla gelirdi. Gülerdim: “Bu hızla kas yapacaksın!” O da gülümseyip yarısını bana uzatırdı. Lise boyunca ayrılmaz olduk. O, doktor olmak istiyordu. Ben iş dünyasında çalışmak, bir yandan da futbol oynamak.

Yollarımız ayrılacaktı belki ama dostluğumuz hep güçlü kaldı. Carlo çok zekiydi. Her zaman birinciydi. Mezuniyet töreninde konuşma yapması için onu seçtiler. Şıktı, kendinden emin… ama gözlerinde bir parça endişe gördüm. Sırtına vurdum: “Haydi şampiyon, harikalar yaratacaksın!”

Sahneye çıktı. Ve dedi ki:

“Bugün, zor zamanları atlatmama yardım eden insanlara teşekkür etmek istiyorum… ama özellikle bir hikâye anlatmak istiyorum.”

Sonra bizim hikâyemizi anlattı. Tanıştığımız günü. Onu itip yere düşürdükleri, benimse yardım ettiğim o günü.

Dedi ki, o hafta sonu hayatına son vermeyi planlamış. Dolabını boşaltmış, annesine bir şey kalmasın diye. Sonra bana baktı, tam gözümün içine: “Bugün hâlâ buradaysam… bunun nedeni, farkında olmadan hayatımı kurtaran bir dosttur.”

Tüm salon sustu. Kimseden ses çıkmıyordu. Ailesi bana bakıyordu, gözleri yaşlarla dolu.

Ben de ne diyeceğimi bilemiyordum.

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —