KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
Çünkü o okul benim mahallemde ve benden biriydi.
Sakın okul ağlar mı, demeyin. Bizzat gördüm, bir tepede üç bina yan yana yer bulmuşlar kendilerine. Yıllarca o okulda çocuklar okumuş öğretmenler gelmiş gitmişti.
Sonra akıllı mı yoksa akılsız mı desem bilemedim, bazı kişi veya kişiler “bu okula ihtiyacımız yok” diyerek kapısına kilit vurdular. İki üç yıldan beri göz yaşı döküyor bu okul. Oysa yıllarca yüzü dönüktü güneşe, tertemiz havası vardı. Rüzgâr hafif hafif eser, direkteki ay yıldızlı bayrak dalgalanır, çocuklara selam verirdi. Zaman zaman mahalle kadınları gelir, taşlık olan bahçesinde güneşe sırtlarını verip otururken dantel, iğne oyası işlerlerdi. Emsal okullara rekabete girer, onlardan bu okulu ziyarete gelen öğrencilerden mutlu olurdu. Şehirde herkes ona Fevzi Paşa derdi.
O kadar güzel insanlar orada yöneticilik yapmıştı ki marka isimlerdi onlar: Salih Zeki Değirmencioğlu, Mustafa Elmas, Metin Atagün, Muzaffer Pulatkan, Mehmet Salih Atadinç, Yusuf Şen. Öğretmenler o kadar çok ki isimlerini saysan bitmez. O kadar güzel işlere imza attılar. Zaman zaman karşıda Küçük Ayliya'ya kadar uçurtma uçurma yarışına girdiler. Her evin kapısına çiçek dikmesini öğütlediler. Evleri gezerek öğrencilere yardımcı oldular. Hatta Satari Köyü’ne bile giderek okula gönderilmeyen kız öğrencileri zorla okula yazdırdılar. Buna yapan öğretmenlere “deli cesareti” var dendi. Olsun, yiğidin iyisine deli derler.
Bugün ağlayan okulun, bir zamanlar kökü derinliklerde ve başı göklerdeydi. Her sabah güneşle selamlaşır, kış günleri rüzgarla cebelleşirdi. Tertemiz bir havası, muhteşem bir kadrosu, Ziya Babur gibi bir yardımcı görevlisi vardı. Okula gelen çocukların dünyaya bakış açısını geniş tutar, bilgileri ve görgüleri ile dünyaya açılmaları için onlara eğitim verirlerdi. Bu sebeple bu okuldan mühendisler, subaylar, siyasetçiler, sanatçılar, öğretmenler yetişti. Zengin yoksul ayırt etmez, kapısını çalan her öğrenciyi, veliyi kucaklayan bir yuvaydı bu okul. Milli bayram günleri daha da güzelleşir, çeşitli renklere bürünür, coşku ile sevinçle katılırdı törenlere. Fedakâr velileri ve öğretmenleri vardı.
Sonra... İşte o sonrası çok acı ve hüzün dolu. Kimileri buraya göz koydu, kimileri de havasını mı suyunu mu sevmedi? Belki de bilinmez hesaplar içine girdi bazı kişiler. Bu okula bilhassa eğitim yöneticileri özen göstermedi. Şirinliği gitsin istediler.
Kimler mi?
Onlar kendilerini bilirler.
Önce, çevresindeki ağaçları, ayvaları kestiler. Yapılan köşeleri kırdılar. Kaderi ile baş başa bu okulu bıraktılar. Ölüm döşeğine attılar. Bu mahallede oturan velilerin çocuklarını, sırf dolmuşçular para alsın diye başka okula taşıdılar. Kısaca bu okul akılsız eğitimcilerin hışmına uğradı. Burada gözü olanlar, hatta Pontus hayali kuranlar, kiliseyi (şimdi müze) ziyarete gelen Yunanlı papazlara bu okulu “Papaz Evi” diye tanıttılar. Sonra üstlerden kimi otel yapılsın, kimi kapansın, kimi şu kuruma verilsin diye önerdi.
Biraz da değişen mahalle kültürü ve yeni yetişen insanlar bu yanlışlığa ses çıkarmadı. O güzel üç bina ölüme terk edildi. Şimdi saçaklarında otlar boy attı. Oradan mezun biz yaşlılar, çare olalım dedik, kimse arkamızda durmadı. Artık yok olmak, ölmek sanki bu okul için kaderdi. Şimdi o tepede hüzünle bakar Trabzon'a. Çünkü asıl karar vericiler orada.
Üstelik beline de bir levha yapıştırılmış: “... Köy Yaşam Merkezi.” Halbuki burası bu ilçenin ilk mahallesi. Düşünen ve yazanlar da ne kadar bu kültürden uzak. Sadece bir levha ile işi hallettiler. Eğitim yöneticilerinin çok işleri güçleri vardı. Önce bu şehirden Fevzi Paşa İlkokulu ismini, sonra Merkez İlkokulu ismini sildirdiler. Allah bu kişi ve kişilere uzun ömür versin. Bu şehrin eğitim tarihine nasıl geçecek isimleri bilmiyorum.
Bu bayram sabahı durdum baktım bu okula. İki damla gözyaşı döküldü gözümden. Bir yıl boşu boşuna o okul orada. Kimseden ne yapılacağını ne olacağını bilmiyor, hiçbir ses yok. Sorarsan bu ilçede hiç eğitim sorunu yok. Eşekarısı soksun o yalancı dilleri. Bu okulun acısı hâlâ içimde. Bu bayram günü acım depreşti yine.
Bu sabah şunu gördüm: Okullar da ağlarmış meğer...
En çok da ağlayan benim de okuduğum Fevzi Paşa İlkokulu
Yine de bu şehrin eğitim dünyasında geriye hoş seda bıraktı bu okul. Merkez İlkokulu, Kamara İlkokulu gibi. Orta Mahalle'de hiç okul yok. Şimdiki eğitim yöneticilerinin işine benim aklım ermiyor.
Okul ağlarken bazılarına göre hayat pozitif. Negatif testlere bakan yok.