Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 19.09.2022 20:57

VARGİT

Facebook Twitter Linked-in

KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 

VARGİT

Bu hafta ne trafikten ne ekonomiden ne de eğitimden, dolmuştan, mimariden, denizden, sudan, ormandan söz edeceğim. Ne kadar söz etsen dertten, çözüm üreten yok, kulaklar sağır, galiba değmez söylemeye, yazmaya. Ormanlar yağmalanıyor, ormancı görmez. Darıca'dan Söğütlü'ye akşam saat 20.00’de otobüs bir saatte geliyor ama duymuyor, görmüyor trafikçi, karayolları. Pulathane Bulvarı kaç sene oldu hâlâ yapılmadı. Bizler galiba dertleri, siyah poşetler içinde daha çok seviyoruz. Ya duygusuz olacaksın bu evrende ya da kafasız veya aptal. Tercih meselesi, istersen sinsi yılan da olabilirsin, çakal da. Unutmayın insanlar vardı çağlar öncesinde. Su içerlerdi kafatasından. Aç gözlülük almış yürümüş. Kargalar var; kırık gagası kana bulanmış. Dünyayı karıştıran kirli bir el var. Hele de adın Türkiye'yse. Aman Allah'ım kuşatılıyoruz dört bir yandan. Ermenistan, Irak, Suriye, Akdeniz, Kıbrıs, Adalar, Ege, Trakya, Karadeniz... Masa başı oyunları, tehditler, kilit atmalar.

O zaman, yaşadığımız gezegeni bırakalım kendi haline. Hâlâ kötüler su içsin kanlı tastan. Mazlumlar, yakalansın kartalın pençesine. Gün gelecek toprak yutacak her şeyi. Şarkılar söylenecek boşuna, ardından marşlar çalınacak. Acıyı kanımız tatmış bir kere. Güzel duyguları, öcüler yemiş. Günler ve saatler kendi içinde boğulmuş. Etrafı süsleyen tüccar melodileri. Sisler... Sisler... Kapatıyor gerçeği. Vefa ölü. Dostluklar yapmacık. Sözcükler ahenksiz. Hayatın kirli bağında güller solgun, kemikle beslenmiş bedenler büyük.

Adımlar gidiyor bilinmedik yöne.  Kentlerde, yolunu kaybeden ve gizlenen sessizlik. Sabahlar pısırık, geceler güçlü. Ne anlatır bize şu mavi boşluk? Soran az. Artık mavi sular şehirlere el uzatmaz. Doğadan habersiz yaşıyoruz. Ormanlar yangın yeri... Dallarımız kırık.

Yoruldum düşünmekten, sorgulamaktan, boş sözler dinlemekten. Zaten söz edilemez de futboldan. Herkesin tuttuğu bir takım var. Futbol seyircisi çoktan kayboldu, var olan fanatik taraftar. Her hafta “ölmeye, ölmeye” gider. Ya da “vurup, parçalayıp” maç almaya. Hani bir şarkı vardı: “Bu ne sevgi ah, bu ne ıstırap.” Zavallı olan biz insanlar. Bahtımın rüzgarına kapılmadan, bu hafta kapattım düşüncelere duygularımı. Sadece siz güzel dostlarla hasbıhal etmek istedim, ama kızmayın yine uzunca.

Bu hafta duygularımı çevirdim dağlara, yaylalara. Mevsim Eylül. Dağları, yaylaları süsleyen o çiçekten söz edeceğim: Vargit...

Vargit, insan dostu bir çiçek. Denizde yunuslar gibi şarkı diliyle, renkleri ve duruşları ile bir şeyler söylerler bizlere. Renkleri mor ve beyaz. Neden vargit deniliyor bu güzelliklere? Güzellikler ve güzel terk edilir mi? Ama biliyor o vefalı insan dostu vargitler. Mevsimler değişiyor. Çok çabuk günler geçiyor. Arkası soğuk. Soğuklar her canlıyı hasta eder.

Vargit sözü sadece insanlara mı? Bu sesleniş kuşlara, koyunlara, kuzulara. Bilhassa da çobanlara ve yaylacılara. Bu sesleniş Eylül ayı soğuklarının gelişinin habercisi. Ama bunu derken vargit çiçekleri içinde akar gider bir sonbahar hüznü. Başına düşen her sarı yaprağa, üzülür, “neden erken koptun dalından” dercesine.

Vargit demek hem zor hem de acı. Öyle ya sen nasıl dersin bir dostuna veya sevgiline ‘vargit” diye? Ama vargit çiçekleri bir o kadar da nazik ve kibar bir şekilde tebessüm ederek gönderir mesajını ki döner bakarsın vargitlere. İçinden bir ses yükselir, ayrılmak çok zor diye. İşte o an yine seni keşfeder yüreğin. Mevsimler değiştiği, havaların iyi olduğu zaman yani baharda adını değiştirir. “Döngel” diye haykırarak fışkırır topraktan. Sevinçtir, pırıl pırıldır renkleri. Göreceği insan, mutlu eder bu çiçekleri.

‘Vargit’ ve ‘döngel’ çiçeklerinin dili bazı insanların ağzı gibi zehir kusmaz. İncelik vardır bakışında, dilinde ve renklerinde. Vargit çiçekleri açınca başlar yaylalardan göçler. Vargitleri selamlayarak uçup gider gökyüzünde turnalar, göçmen kuşlar. Daha derin ve sıcak yerlere yuva yapar karıncalar. Vargitleri zaten tanımaz kelebekler. Onların kısa ömürlerinde döngeller var. Yaprakların sarı hışırtıları arasında yavaş yavaş yol alır ayaklar. Gözler hep arkadadır; vargitlerin renginde. O saati, o mevsimi bekler duygular; “döngeller açınca gel.”

Bir zaman gelir vargit çiçekleri ve döngel çiçekleri uçsuz kök salar yaylalarda. Hep, insana insanca güzel şeyler söyler. Vefalıdır bu dost çiçekler. Eğrelti otları kıskanır vargitleri. Suların, yavaş yavaş yükselir sesi. Vargit çiçekleri şafakta kuş cıvıltılarına uyanır, bu sesi insanların söylediği şarkı sanır. Aklına düşer insanların türküleri, başını eğer. Bilir ki toprak yutacaktır bu çiçeği. Ama baharda döngel olarak fışkıracaktır kaybolduğu topraktan.

Şu günler gezilecek zamandır yaylalar vargitler adına. Sonbahar, kış gelir sessizliğe döner yaylalar. Sadece sesi yükselir fırtınaların bir de kesilmekten korumuşsa kendini ormanın. Kış gelir beyaza bürünür yeşil suratlı orman.

Sonbahar mevsimi. “Eylül'de gel” diyor şarkıcı, sen “vargit” diyorsun. Bu mevsimde içinde hüzünlü bir sevgi duyuyor musun? Ona bak. Bırak cadıların kazanı kaynasın. Sadece dua et: “Allah yalnızların, gariplerin kimsesizlerin, umutsuzların yardımcısı olsun.”

Uzak dağlar, yakın dağlar bu günlerde “vargit” diyor. Ama yine de görülmeli o güzellikler bir gün de olsa yerinde.

Hepinize Eylül kızıllığında vargit çiçekleri arasında sağlıklı gezmeler. Vargit ve döngel çiçekleri kutsaldır sakın koparmayın, onlar yerinde daha mutlular. Başlasın doğa ve çiçeklere günlük geziler.

İyi haftalar.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —