Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 11.05.2022 12:54 Güncelleme: 11.05.2022 12:54

MASKELİ BALO FİGÜRANLARI


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 

MASKELİ BALO FİGÜRANLARI

Samimiyet önemli diyoruz. Ama bakıyorsun etrafta maskeli balo figüranları. Sanatta, sporda, iş hayatında, eğitimde, siyasette yüzlerde maske. Kısaca günlük yaşamda maskeli balo figüranları. Cenazede maske, bayramda maske.

Bayram geçti, o kadar insan gördüm. Görünce de şaştım. Çıkara göre maskeler, bayramlaşmalar. Renkli renkli, çeşit çeşit, nabza göre “çıkar markalı” maskeler. İnsan, maskeli baloya çevrilmiş bu dünyada, bu tip figüranları görünce, başlıyor ruh yangınları. Ama bazı insanlar da bu dünyada edebini yitirmeden seyrediyor maskeli balo figüranlarını. Yoruluyor utancından. Hepimizin adı insan.

Samimi insanlar yok mu? Elbette var. Ama sayıları az ve yeterli değil. Biraz da korkaklar. Mesela geçen hafta Mersin Gazinosu’nun satılmasının yanlış olacağını dile getirdik. Ama baktım çoğu insan maske takarak konuşuyor. “Aman ha kimse görmesin, duymasın. Ben de karşıyım” diyor. Hatta bu vakıf arazisinin imara açılmasında Meclis’in de imzası var.  “Oraya karışma”. Mesele maskeli yüz meselesi. Maske altından sesini değiştirerek “bu satış yanlıştır” sözünü sesine bile maske takarak söylüyor. Çoğu insan samimi değil ama samimi olarak görünmek istiyor. İçlerinde gizli bir ses var. Zamana ve zemine göre farklı farklı konuşuyor. Yani seste bile maske var. İnsan hem samimi hem de perdeli oluyormuş meğer. Çağın hastalığı mı? Yoksa eğitimin yetiştirdiği bozuk insan tiplemesi mi? Yoksa bizim bilemediğimiz bir şey mi? Bakıyorsun sözler sabun köpüğü kadar güzel. Ama köpük bir müddet sonra söner, uçarak gidiyor. Mesela şu günlerde Trabzon’a yıllar sonra şampiyonluk geldi. Birçok insanda kalbin coşkusu var. İnsanlar coşuyor, duygularını ortaya koyuyor. Ama bu duygu selinden yarar sağlamak için birçok kişi, yine maskeli balo figüranlığı rolünü oynuyor. Süslü, boyalı cümlelerle bu coşkudan bir şeyler doldurmak istiyor heybesine. Ne yakalarsa ne tutturursa kâr görüyor. Birçok insan bu yolu deniyor. Bu ülkede maskeli balo galiba umutsuz bir olay. Gerçek ve samimi, maskesiz kişileri görünce bir tuhaf oluyor insan. Alıştık ya maskeli tiplere. Unutmayın ki diken gibi gerçek, gül görünüşlü yalandan üstündür.

Çoğumuz bir garip ve mustarip yolcuyuz. Maskeli sözlere kanarak yüzeysel yaşıyoruz. Gerçekleri araştırmıyor, derinlikleri hayal bile etmesini bilmiyoruz. Fırtınaya dönüşen rüzgârda yol almaktan korkanlar, vadilere ayak basmamalı. Unutmayınız ki hamur yumruklanınca kıvamını bulur. Ham demirin çelikleşmesi için başına çekiç yemesi ve ateşe girmesi gerekir. Atalarımız, “Çile pişirir insanı, adam eder” derler. Yoksa maskelerle yola çıkanlar sadece insanı aldatır ve hedefe ne kendilerini ne de insanı vardırırlar.

Hayat ve hayatta olan yanlışlıklara karşı tavır almak gerekir. Doğruları da yürekten alkışlamak. Mesela Trabzonspor hakkı ile şampiyon olmuş. Hangi takım taraftarı olursanız olun, alkışlayın ve tebrik edin. Bu bir nezaket, zariflik ve centilmenliktir. Mersin plajının satılması yanlışsa yanlış olduğunu söyleyin, üzerinize gölgeden maske giymeyin, karanlıklarda konuşmayın. Doğruysa da çekinmeden doğru olduğunu söyleyin. Ne zaman ki insan hayatı gerçek bir tavır, yaşama felsefesi haline gelirse, işte o zaman anlamı taşır.

Çoğu insan sevgiden bahseder. Ne kadar samimidir? Mesela seven bir insan sevdiğini öldürür mü? Demek ki o sevgi de maskeliymiş zamanında ki şimdi, sevgililerini öldürüyor bazı hasta ruhlu erkekler. Sonra da “çok seviyordum, kıskandım” gibi maskeleri takıyorlar yüzlerine. Sevgi sözünden bahsedenler, bilmezler mi ki, sevgi zihinlerde bir düşünceden çıkıp, günlük hayata girmeli. Sevgi, yere ayak basarsa anlamlıdır. Yoksa sevgi, Ankara'da başka, Trabzon’da başka, Urfa'da, Bingöl'de, İzmir'de, Edirne'de, Ağrı'da başka değildir. Ama maskeli balo figüranları böyle yapmaz, sevgiyi nabza göre verirler. Sevgi, yaşanırsa “var” demektir.

Maskeli sesler geliyor sağdan soldan. Ama o seslerde samimiyet yoktur. Ne sen içinde varsın ne de ben. Demir yer, bakır gök arasında biz insanların beklediği, samimi bir hayat. Umutlarımız var bu hayat içinde tatlı. Bir de mahkûm olmasak şu maskeli balo figüranlarına.

Tavsiyemdir, bir gece pencerenin kenarına oturun ve düşünün. Şöyle uzaklara gitsin gözlerininiz karanlıklar içindeki aydınlık noktaları bulmaya çalışın. 

Farkında mısınız bahar geldi ama bu bahar eski bahar günlerine benzemiyor. Sokakta rüzgârın sürüklediği beyaz erik çiçekleri, pembe şeftali çiçekleri başınıza düşmüyor. Betonlar arasındasınız. Bitkiler, doğa maskelenmiş insanlarca sizlerden uzak tutulmuş. Mahalle kültürüne çizgi çekilmiş.  Çok pahalı siteler. Apartman, iri bir dev ve kaotik. Ağaçlar, çiçekler ve doğa senfonik. Duyan gönül, düşünen akıl ister.

Her söze inanma. Tahkik et. İnsanlar son yıllarda çıkar odaklı. Ne tam iyi ne de tam kötü. Ama insanı da siyah beyaz diye ayırma. Sadece ağzından çıkan söze bak. Bir de yüzünde maske mi var. Onu keşfet ve karar ver. Karar verirken de sakın korkma. Kendini irdele. Çocukluğunu, gençliğini, yaşlılığını. Araştır ve oku. Olayların, filmlerin, sözlerin nasıl ve niçin, ne maksatla kurgulandığına kafa yor. Sen kendin ol. Kalbinde sevgiye yer bırak. Hatta tüm ömrünü sevgi ile barışık kur. Adımız insan. Topraktan kalktık ve toprağa düşeceğiz. Çıkar maskeni, yırt at. Samimiyet kadar sıcak ne olabilir? Umutsuz yollarda yürüyenler, inançlı ve dirençli olursa bir gün umuda varır. Hayır, ben kimsenin “etlisine, sütlüsüne karışmam” dersen. Al bir Orhan Veli şiir kitabı oku. O gördüklerin, fısıltılı veya gür sözler insandan insan farklıdır. Karşında güzel sözler söyleyenler farklı farklı olurlar birbirinden. “Güle gönül adamı da bakar botanik bilgini de.” Çoğu insan olaylara kendi çıkar açısından bakıyor. Asıl kötü olan bu işte. Ama bazı insanlar vardır. Gerçekleri söyler, çıkar ve menfaat düşünmez. Bilirler garip geldiler ve garip ölecekler. Kusurlarımız varsa göreceğiz ve gösterecekler.

Son yıllarda “marazi ruhlar” türedi. Toplumsal uyumsuzluk. Örneğin birçok günahsız kadın öldürülüyor. Doğa yok ediliyor. Yeşil alanlar tüketiliyor. Mersin’de koca bir mazi yok ediliyormuş, satılıyormuş. Kimin umurunda?  Bazı insanlar yazıp çiziyor. Kim duyar belli değil. Çoğu yüzlerde maskeler. Kim söylemiş bilmiyorum ama anlamlı bir söz vardır: “Kafadan kaleme giden yol, kafadan dile giden yoldan çok daha uzun ve çetindir, kimi şeyler yitip gider bu arada.”

Şu soru ile kapatalım bu haftayı: “Ben maskesiz, özgür bir birey olmayı hak ediyor muyum?”

Günlük yaşamınızın sevgi olsun içerisinde. Hepinize selamlar ve sağlıklı bir hafta dilerim. Hepinizi hayat dolu görmek isterim.