Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 14.08.2018 14:49 Güncelleme: 14.08.2018 14:49

ANONİM KENTLİLİK


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 

ANONİM KENTLİLİK

Akçaabat horonu, köftesi, tütünü ile öne çıkan bir kent değildir. Akçaabat’ın birçok değerli mekânları ve insanları vardır. Mekânların ve insanların izini sürdüğümüzde derunu anlamlarla karşılaşırız. Akçakale, Sargana, Ahanda, Hıdırnebi, Sera, Ortamahalle, Yeni Camii, Lazlar, Medreseler, Visera, Emin Serdar, Hasan Saka, Muzaffer Lermioğlu,  Koryanalı Hüseyin, Nuh Hafız, Hüsnü Efendi, Mahmut Şener, Muhtar Hasan, Zeki Topsakal, A.Fazıl Ağanoğlu, Mevlüt Selami Yardım, Hakkı Kasap, Burhan Kasap, Hakkı Başaran, Ragup Ağa, Tahsin Armutçu, Seisoğlu Mustafa, Ömer, Hoşoğlan Türker, Arapoğlu Nuri, Kazım Kolot, Hüseyin Reis, Mahmut Saka v.b. bunlardan bir kaçı.

Akçaabat’ı gezerken hep aklınıza köfte gelmesin, horon gelmesin. Biraz da kitabını okuyun. İlmin neresinde olduklarını araştırın. Bu kentin ilme düşkün olduğunu göreceksiniz. Bu kentin insanları toprakla haşır neşir oldukları kadar ilimle de ilgilenmişlerdir. Çalışkandır, birlikten ve beraberlikten yardımlaşmadan yanadır. Sabırlıdır, aynı zamanda gururlu insanlardır.

Kimisi Hıdırnebi Kayası’na yaslamışsa sırtını, kimisi koca Karadeniz’i karşısına almıştır. Genelde su kenarlarında kurmuşlardır yerleşim yerlerini. Su kutsaldır Akçaabatlı için. Suyun sonsuzluğuna, dağların yüceliğine, denizin rahmetine, toprağın bereketine inanırlar. Tütün tarlalarında rüzgârın türküsünün önünün karayemiş ağaçlarıyla kesmişlerdir. Taş evler, bağdadi evler hala geçmişin masallarını anlatır gelip geçene. Mekânların ruhunu taşıyan insanlara tanık olursanız bu kentin anonim kültüründen, düşüncesinden bahsederler sizlere. İnsanla mekân arasındaki ince çizgiyi ya Orta Mahalle’de bulursunuz, ya da köylerde ayakta kalabilen birkaç çetende ve seranderde. Ama bulabilirseniz bu toprağın çocuklarını. O dağların delikanlısını, o suların kadınını, kızını.

Yıllar su gibi akıp gitti. Yıllarla beraber bu kentte çok şey de değişti. Doğduğu evi bugün bıraktığı şekilde bulabilen çok az insan var şimdi. Hafızamızı tazelersek bu kentin insanında anonim bir düşünce olduğunu görürüz. İnsanlar kentlerine sokaklarına, mahalle ve köylerine bütüncül bakışla bakıyorlardı. Ama bugün bu kenti dağ dağ, dere dere, mahalle mahalle dolaşsanız o eskinin ruhunu ve mana iklimini yakalayamazsınız. Bu şehir büyük bir değişim yaşadı. Bu değişim sadece zaman ve mekân üzerinden yaşanmadı. İnsan ve zihin, düşünce üzerinden de yaşanıldı. Yeni çıkan mekânlarda taşın yerini beton, düşüncenin yerini çıkarcılık aldı yürüdü. Dertli ve sorunlu, estetikten uzak bir kent kültürü ortaya çıktı. Zihinsel ve düşünsellik sadece hemşericilik, bireycilik, köycülük ve çıkarcılık öne çıktı. Zaman ve mekânlar, insanlar dilimize, düşüncemize, felsefemize ve yaşam biçimimize olumlu etki ederken, son yıllarda bu durum olumsuzluğa doğru kaymaya başladı. Kentimiz kendi orijinal insanını yaratamaz oldu. Kültür değersizleşti, sanat yalnızlaştı. Kültürel değerler ve sanatsal etkinlikleri yürütmek isteyen insanlar azaldı. Bu tür güzel işlerle uğraşan insanlar toplum gözünde küçültüldü. Çoğu insan bu kentin neyi kaybettiğinin farkında bile değil. Onlar için tek şey, çıkar, kişisel kazanç. Hiç kimse Mekke’nin Medine’ye nasıl dönüştüğüne kafa bile yormadı. Günümüzdeki mekânsızlık ve şehirsizlik duyarlı insanları üzmektedir. Hatta birçok insan ruhunu yitiren şehirden kaçtı. O kadim kültürü ya Trabzon’a veya İstanbul’a taşıdı. Artık ölmek üzere olan birçok eski ev ve konak öksüz, tarihi çeşmeler susuz. Toprağa can veren nefesi, sudaki ruhu, dağlardaki soluğu duyan ve bileyen yok. Devamlı çıkar amaçlı yıkma, yok etme, karalama peşindeyiz.

Şimdi gelelim asıl soruya. Neden böyle oldu, neden bu yok ediş devam ediyor. Temel sebep anonim kent anlayışının yerini bireyci ve çıkarcı anlayışın almasıdır. Kentler parsel parsel bölündü. İç dinamikler yok oldu. Köylerden ve çevreden göç alan kentimizde küçük küçük çıkar amaçlı guruplar oluştu. Bu guruplar ya bir dernek altında birleşti veya bir sokakta buluştu. Ayrı kahveleri, fırınları, berberleri, bakkalları oldu. Çıkar amaçlı bir arada kenetlendiler. Yönetimleri ele geçirdiler. Köycülük, sülalecilik, cemaatçilik, tarikatçılık, particilik, dernekçilik, kulüpçülük adında küçük guruplar oluştu. Bu gruplar içlerine kapandı. Kendilerine özgü bir yaşam tarzı benimsediler. Kent bütünselliği kayboldu. Sadece gurup çıkarları doğrultusunda bir araya geldiler. Kentin kültüründen, sanatından uzak durdular. Kentlilikten uzak bir kent mimarisi, kültürü oluşturdular. Kent dokusu bozuldu. Bu bozulma ile kentte muhtelif sorunlar meydana geldi. Bu sorunlara ortak çözüm üretilemedi. Çıkarı hukuksal yolla bozulan bu guruplar bile hukuksal eylemlere karşı topluca tavır koymaya başladılar. Doğru yapan yetkilileri kendi topluluklarında haksız gösterdiler. Hatta yetkili insanları tehdit dahi ettiler. Bu tür eylemlere karşı duracakları yerde bazı siyasi insanlar bile yanlışa taraf oldular. Anonim kent anlayışından yavaş yavaş uzaklaşıldı. Doğruların yerine içlerine dönük küçük gurupların çıkarları öne çıktı. Hatta bu guruplar her mahalleye kendileri muhtar seçtiler, encümen üyesi verdiler. Onlar da hemşericilik, köycülük ayağına yanlış yapılan işlere evet dediler. Sonunda o güzel kentten karşımıza sorunları büyük kent çıktı. Güzide Sebat Sporları gitti. Kimsenin içi cız etmedi. Küçük çıkar amaçlı gurup çalışması bu kentte çok iyi çalıştırıldı. Asıl olan birbiriyle hiç ilişkisi olmayan insanlar, tahsil farkı gözetmeden bir araya gelebilseler, modern bir kent ideali etrafında toplansalar bu kent çok sorunundan arınacak. Ama şu çıkar var ya, çıkar.

Bakınız yakında yerel yönetim seçimleri var. Bu küçük guruplar farkında mısınız şimdiden harekete geçtiler. Dedikodular, adaylar, yalanlar, iftiralar. Asıl sorun küçük çıkarlar.

Bu kentte anonim kent anlayışı egemen olmadıkça sorunlarımız kat kat artacaktır. Bu sebeple Mart 2019 Yerel seçimlerinde çıkar amaçlı gurupların etkisinden bu kenti kurtarmak gerekir. Günümüzde her şey değişiyor, Türkiye değişiyor, bizler de bu hemşericilik, çıkarcılık anlayışından kurtulmamız gerekir. Kentimizin eski güzelliklerini anonim kentlilik anlayışını geri getirmek, düşünen, araştıran, kentlilik bilinciyle hareket eden, bilhassa da gençlerin elinde. Vaktin doğrusu ve eğrisi yoktur. Doğru ve eğri düşünce de. Verecek neyimiz varsa bu kentte vermeliyiz. Bu şehri güzelleştirecek bir kişi varsa o da sizsiniz asla unutmayın. Güzel işler yapın ki mutlu yüzü olsun mahallenin, sokakların. Birleşip yekvücut olalım bu şehrimiz için. Yoksa boş hatırlamak geçmişi. Bu şehir bir zamanlar çok küçüktü, işler kolaydı. Büyüdü anonim kentçilik gitti.