Pelin Hocaoğlu

Tarih: 24.07.2025 14:15 Güncelleme: 24.07.2025 14:15

BÜYÜMEK Mİ, BÜYÜTMEK Mİ?

Sınavlar kazanıldı, üniversite bitirildi, mesleğe adım atıldı, derken evlenildi, çoluk çocuğa karışıldı.


OLMAK YA DA OLMAMAK

Dr. Mimar

Pelin Durmuş Hocaoğlu

pelinnil8@gmail.com

 Hayatın olağan akışı içerisinde bir eşik daha çıktı geçilmesi gereken. Ama bu eşikten geçmek öyle kolay değil, hele ki kadınsan. Ya heveslerinden ödün verirsin, fedakârlık yeleğini sonuna kadar giyerek ya da ideallerinin peşinden gidersin, çocuğunla geçireceğin vakitten çalarak.

Çocuk sahibi olduğunda, her şekilde en çok sen kaybedersin kadınsan. Çünkü ebeveynliğin esas yükünü taşıyan annedir. Annelik sürekli kutsanır ya, belki de tam da bu yüzden. Kadının kendinden sürekli verdiği bu düzende tek avuntu olur bu kutsallık. Tutunacak bir dal, verilenlerin karşılığında içsel bir ödül... Fakat zamanından, emeğinden, sağlığından, sosyal hayatından, hatta bazen hayallerinden verdikçe bu kutsallık yetmez kendini avutmaya. Büyütürken büyümüş olmayı istersin.

Üretmek, ilerlemek, eksik kalanları tamamlamak…

Hem ondan hem bundan derken yıllar geçer. Parça parça yaptığın işler uzar da uzar. Kendini hep eksik hissedersin. Bir türlü “olamamış” gibi.

Ben Pelin. Çocuklarımı büyütürken büyümeye çalışan...

Hep bir şeyleri yarım kalan. Ofis ve atölye açan, ofisi eşine bırakan, atölyeyi pandemide kapatan. Yarı zamanlı öğretim üyeliği yapan. Tezlerini uzatmalı bitirip yayınlarını tamamlayamayan... 

Çünkü her an her şeyi çocukların ritmine göre planlayan. Onlar büyüdükçe “Artık sıra bende” diyen. Yarı zamanlı öğretim üyeliğinden tam zamanlıya geçmek isteyen. Çocuklarını ve kendini büyüttüğü gibi başkalarının büyümesine de yakından tanıklık etmek isteyen.

Ama hayat, sanki yarım yarım yaptıklarının cezasını ödetmek istercesine bekletiyor şimdilerde. "Hiçbir emek karşılıksız kalmaz" diye inanalım, sabırla bekleyelim bakalım. Gün doğmadan neler doğar, görmek için…

Tüm bu süreç öğretti ki bana, hiçbir şey tam olamıyor zaten. Akışta kalıp anın tadını çıkarabilmek en kıymetlisi. Klişe, evet. Ama onu klişe yapan şey zaten gerçek ve doğru olması.

Çocuklarınla mutlu olduğun dakikalar, birlikte çıkılan yollar, keşfettiğin yerler, tanıdığın insanlar, kurulan yeni birliktelikler…

Hepsi, tüm yarım kalanlarla birlikte, hepsi çok kıymetli.

Yarım kalan her şey de senin hâlâ uzamakta olan uzuvların gibi. Senden bir parça hepsi. Onlar tamamlandıkça, yenileri talip olacak yarım kalmaya...

Kendini sürekli yetişmeye çalışırken buluyorsun. Ama bir yandan da büyütüyorsun.

Sadece çocuklarını değil, öğrencilerini, fikirlerini, hayallerini, başka kadınların cesaretini, kendini...

Yetişmeye çalışırken geçip giden yılların ardından geriye dönüp baktığında fark ediyorsun:

Aslında en çok da büyütürken büyümüşsün.

Ve şimdi bu yazı serisinin sonundayım.

Yazarken kendime ayna tuttum. Eksiklerime, olduramadıklarıma, çok sevdiklerime, hâlâ içimde taşıdıklarıma...

Şimdi belki bir süre susacağım. Ama biliyorum, her sustuğumda içimde yeni bir şey filizleniyor olacak.

Yaşadıkça bir son yok aslında. Yine yazacağım. Belki başka yerlerde, başka biçimlerde.

Ama hep aynı yerden: İçimde büyüyen Pelin’den...

Kalın sağlıcakla...