KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
Birçok genç, farkında değil zamanın içinden gelip geçen güzel insanlardan. Çoğu güzel insan, bu nazlı ırmakla kaybolup gidiyor; şimdi sonsuz denizlerdeler.
Şimdiki gençlik, başka hayaller peşinde. Yemek içmek, gezmek tozmak, moda, giyim kuşam.
Öyle güzel insanlar gelmiş geçmiştir ki bu coğrafyadan, birçok genç insan farkında bile olmamıştır. Belki de o güzel insanlarla hiç de karşı karşıya gelmemiştir. Sanki biz yaşlılar, bu konuda biraz şanslıyız. Bu güzel insanları tanıdık, sohbetlerinde bulunduk, gönül dostluklarımız da vardır.
Gençler bu şehrin güzel insanlarını tanımalı. Bakarsın bir gün, sessizce manevi aleme göçüp giderler. Sonra pişman oluruz ve hıçkırıklar boğazımızda düğümlenir. "Neden bu güzel insanı tanımamışım" diyerek gözyaşı dökeriz. Çünkü o güzel insanlar bu şehrin güzelliğini, edebini ve kültürünü sözleriyle, yaşam kültürleriyle yansıtırlar.
Ben, bu hafta bu güzel insanlardan birinden bahsedeceğim. Bilhassa tanımayan gençler araştırsınlar, buluşsunlar ve tanısınlar istedim. Hayat hikayesi alınacak bir örnektir.
Yıllar önce Orta Mahalle yollarında görürdüm kendisini. Zaman zaman da Nefsipulathane yollarında. Bu insan, yakın akrabası olan Kibar Topsakal'ın babasını ziyarete giderdi. Sanki yürüyüşünün ahengi, giyim tarzının zarafeti ile bütünleşmişti. Çok şık giyim; renkli bir kravat, sıcak bir yüz ve gülümseyen dudaklar. Kelimeler tane tane çıkar ağzından. Türkçesi Trabzon ağzına benzemez, tam İstanbul Türkçesi, belagatlı, güzel örnekli.
Lise son sınıf ve eğitim enstitüsü yıllarında Akçaabat 'ta babasının İstiklal Caddesi'ndeki dükkânın yazıhanesinde sohbetine tanıklık ettim. Ben, dinleyici durumunda, daha çok konuşan rahmetli Hacı babası ve Ziya Usta ile Muhittin Armutçu. O arastanın esnafı dost ve arkadaş. Müşteri çok değil. Caddede insan sayısı az. Ara sırada anlatacağım şık giyimli ve Türkçeyi güzel konuşan insan babasından izin alıp söze giriyor. Konuşulan, o günün güncel gündemi ve İslam düşüncesi üzerine. Ben, dinlerken bu güzel insanın çok okumuş ve kültürlü olduğunu hissediyor ve hayran hayran bakıyorum gözlerine. Bilhassa giyim tarzı benim daha çok dikkatimi çekiyor. Çoğunlukla renkli kravat takıyor, beyaz gömlek giyiyor. Muhakkak takım elbise renk lacivert, zaman zaman zaman çizgili siyah. Yalnız hiçbir zaman kravatsız görmedim.
Bende merak: Kim bu adam? Ender görüyorum Akçaabat'ta. O da yaz aylarında. Devamlı yanında kitap veya gazete taşıyor. Acaba öğretmen mi? Doktor mu, avukat mı, sanatçı mı, memur mu? Benim içimden geçen bu kadar şık ancak sanatçılar giyer. O zamanlar filim artistleri var, Ayhan Işık, Süleyman Turan, Orhan Günşiray, Ekrem Bora, Eşref Kolçak. Hep onların şık giydikleri filmleri seyretmişiz sinemalarda. Karşımdaki kişi de aynı şıklıkta.
Birkaç defa bu tür sohbetinde bulundum. Baktım ağzından tatlı tatlı dökülen kelimeler içinde, "Allah” var, “dua” var. Her şeyi Fatiha ile yad ediyor. Son sözü dua ile bitiriyor. Bize de “şu şu kitapları okuyun” tavsiyesinde bulunuyor. Biz de tavsiyesine uyarak gidip Trabzon'dan o kitapları alıp okuyoruz. O yıllar Akçaabat'ta kitap satan yer yok. En eski gazete bayi Atilla Kaynar, sonra Haydar Kenan Gedikli'nin babası emekli başçavuşun Jandarma’nın karşısındaki dükkanında satılan üç beş kitap var. Tavsiye ettiği kitapları sonuna kadar okuyor, bir sonraki gelmesinde kitapla ilgili sorular soruyor, sohbete koyuluyoruz. Yavaş yavaş bu şık giyimli adama alışıyoruz. Bazı anlamadığımız cümleleri soruyoruz. O bize izah ediyor. Dikkat ediyorum; arada sırada, ender de olsa Bahçeli Kahve’nin bahçesine geliyor, eski dostları ile bir kahve içip, evinin yolunu tutuyor. Sakin bir tatlı rüzgâr gibi arada sırada çıkıyor, tatlı tebessümler sokaklarda bırakıyor ve İstanbul'a gidiyor. Sanki O, yılların İstanbul'unun övülen kültürünü, dilini, nezaketini, terbiyesini almış oradan ve Akçaabat sokaklarına yaymaya çalışıyor. Bu kişiyi mükemmel kılan da benim gözümde, düzgün konuşmasıydı. O yıllar bizler İstanbul'u hiç görmediğimizden, bu güzel adamın dilinde, giyiminde, oturması ve kalkmasında sanki İstanbul'u seyrediyorduk. Hayatı, sanki şiir diliyle döküyor insanların önüne.
Şimdi “Kimdir bu güzel adam?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Yürüdüğü sokakta farklı güllerin açtığı ve hala o İstanbul güzelliğini, Akçaabat'ın o eski kültürünü üzerinde yaşatan adam Mehmet Naci Topsakal'dır.
Ben, bu hafta istedim ki bu güzel insanı Akçaabat gençleri tanısın. Hayatını araştırsın. “Hayata Dair Konuşmalar”ını dinlesin.
Mehmet Nacı Topsakal Akçaabat'ın en şık giyinen, en güzel duyguları içinde yaşatan, bu coğrafyanın çocuğu. Hayata öğrencilik yıllarında ticaretle başlamış. Babasını kurduğu şirketin başında olmuş, hem de okulunu tamamlamış. 1946 yılında Akçaabat Nefsipulathane'de doğmuş ve hayatını şu an İstanbul'da devam ettiren güzel bir insan. Haliç Üniversitesi’nin mütevelli heyetinin bir üyesi, Haliç Kongre Merkezi’ni yapan iş adamı. Sanatı, kültürü yanında iş adamlığını, bilgeliğini de konuşturan, yardım sever güzel bir insan.
Eğer bu şehrin kültürü, tarihi araştırılacaksa bu insanlardan araştırılmalı. Onların bu şehre kazandırdıkları, yaptıkları ve yaşattıkları güzellikleri mümkün mü unutmak?..
Bazı insanlar sorarlar "Akçaabat insanı nasıldır?" Gidip Mehmet Naci Topsakal'ın sözünde, giyiminde, dilinde Akçaabat kültürünü görecekler. Ne yolunda yürüdüğünü fark edecekler.
Şimdi unutulmuş nice güzel insanı tanımalı gençler. Ben derim ki, bu şehre Mehmet Naci Topsakal gibi güzel insanların gölgesi vursun yeter. O gölgelere ihtiyacımız var.
Bakıyorum bu günler caddeler kıvrık, dilimiz talan edilmiş, rengimiz soluk. Geçmiş güzel insanları tanıyan ve soran yok. O masal şehrinden eser yok. Önce zeytin ağaçlarını kestiler, sonra tütün neslini yok ettiler, damları yıktılar.
Sonra? Sonrası asıl acı reçete... O güzel insanları gençliğe tanıtmadılar. Onlardan bazıları bu şehri terk ettiler.
O güzel insanları tanımalı ve tanıtmalıyız gençlere. Bu şehrin Mehmet Naci Topsakal gibi güzel insanlara ihtiyacı var. Uzakta olsalar da...
Mehmet Naci Topsakal gibi insanların bu şehirde hiç değilse; torunlarının yaz boyu yaşamaları için, konutlar yapıp onları bu şehre bağlamanın projeleri yapılmalı.
Onları bu sokaklarda daha çok görmek, sözlerini dinlemek isteriz. Bu şehrin onlar gibi güzel insanlara ihtiyacı var.