Cengiz BÖLÜKBAŞI

Tarih: 11.08.2025 14:51 Güncelleme: 11.08.2025 14:51

GÖRÜNTÜ HARİKA

Şimdi evlimizle bekarımızla birlikte küçük bir hayal kuralım. İşi aşka da yorabilirsiniz sevdaya da kültürü de edebiyata da...


AKÇAABAT’TAN

Cengiz Bölükbaşı

cengizbolukbasi@gmail.com

Akçaabat sahilinden yürüyorsunuz. Eli ayağı düzgün, saçları rüzgâra kapılmış bir birey (cinsiyeti okuyan kendine göre yorumlasın) gelmekte. Düşün işte, hayal et. Konuşması bizim tabirimizle İstanbul Türkçesi. Anlattıkları akla ve bilime uygun, sohbetinde 1800’lü yılların tadı, davranışında heyecanlı bir üniversiteli var.

Giyimi muhteşem, uyumu harika. Bilgisi becerisi içinde bir Da Vinci olduğunu gösterir. Sesinde sanki ölümün rengi, kahkahasında pirzola tadı var.

Sohbet ilerliyor ve evine davet ediyor sizi birey...

Evine girerken daha kapının önünde sanki çöpü yeni dökmüş bir koku duyuyorsunuz. Kapı açılınca yerde çokça kirli bir paspas karşılıyor sizi. Kıyafetler her tarafa saçılmış. Mutfakta çürümüş meyveler, dökülmüş yemek artıkları. Koltuklar berbat ötesi. Örümcekler koloni kurmuş, fareler hükümdarlık ilan etmiş, pespaye bir ev.

Hayal kırıklığına uğrarsınız değil mi?

Son dönemlerde Akçaabat’ı buna benzetiyorum. 

Sahilimiz ilk satırlarda anlattığımız birey... Bir de arka sokakları var ki aman Allah’ım...

Akçaabat’ın her noktasında bir çalışılma var ama kimin ne yaptığından haberi var mı, Allah bilir.

Mutlaka “daha ne istiyorsun” diyenleriniz olacaktır. Tamam da hep yazın ortasında, bu şehre bir o kadar daha yerli ve yabancı turist geldiğinde mi baş gösteriyor bu çalışma aşkı?

Bıktık, bunaldık bu kurumlar arası anlamsız rekabetten. 

Doğalgazcı elektrik şirketini, elektrik şirketi fiberciyi, fiberci karayollarını, karayolları su işlerini, sonrasında hepsi de belediyeyi...

Bu ne biçim iş yahu? Yok mu bu işin başında bu koordinasyonu sağlayacak bir baba yiğit? Yoksa bilinsin ki ben bu göreve talibim. 

Bosna Hersek’te bir okul yaptık 5 ekip aynı anda çalıştı, kimse kimseye değmedi. Bu ne usta kaprisidir arkadaş?

Güzelim şehirde ömrümüz çürüyüp gidiyor. Herkes işi bir sonraki seneye sarkıtıyor.

Görecek miyiz sonucunu bilmiyorum. Artık bu zihniyetin değişmesi elzem oldu.

Bir başka konu da şehirde yeni üniversite öğrencilerimiz oldu. Bunu birkaç kurum başkanına ilettim fakat kendilerini toplumun üstünde gördükleri için sokağa inemeyeceklerini ifade ettiler. 

Buradan yazayım da kimse bize böyle bir akıl vermedi demesinler. Hatta bunu Sayın Belediye Başkanımız üstlense bence daha da isabetli olur. Akçaabat’ta bir üniversiteli fonu kurulmalı ilk etapta. Üniversiteyi kazanan gençlere ayırım yapmadan burs verilebilen bir fon. Akçaabat’ta kayıtlı 3bin 500 ticarethane var. Bu ticaret erbabından, iddia ediyorum en az iki bini, onlara gidilirse, bu fona destek olur.

Basit bir hesap yapalım. İki bin kişinin aylık verdiği bin liranın toplamı iki milyon lira olur. Bu da bin öğrenciye aylık iki bin lira katkı demektir.

Bu işler reklam yapılacak işler değildir. 

Onun için buradan Osman Nuri Ekim’e açık çağrımdır. Gel bu işi Akçaabat’ta sen başlat. Ben gönüllü olarak sokak sokak gezerim.

Her burs döneminde birilerine rica minnet etmekten bana da gına geldi.

Çok şeyler yazacağım ama inanın bazen bıkıyorum. Bu aralar da bu bıktığım anlardan birine denk geliyor.

Belki de 40 yaşına girdiğim için böyle hissediyorumdur.

Neyse kalın sağlıcakla…