Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 26.05.2025 14:48

HAFTA İÇİ GÖRDÜKLERİM, YAŞADIKLARIM

Facebook Twitter Linked-in

KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

Bölgenin çok okunan gazetesi Karadeniz kapanıyormuş, üzüldüm. Yeni Haber’e abone olun. Bu ilçenin tek gazetesini yaşatın. Yerel basın son yıllarda zorluklar yaşıyor. Gazete okumak bir kültürdür. Bilhassa yerel gazeteler, her sabah soframızın ekmeği...

Dün akşam; bir avukat arkadaşla oturduk Akçaabat'ta parkta, çay içtik, sohbet ettik. O, güzel serbest şiir yazıyordu. Çoğunun konusu doğa, aşk ve sevgi. Ben, “Şiir okuyan, şiir seven kitle sanki az.” dedim. O da beni tasdik etti. Sanki arayıp da bulamadıklarının acısını şiirle çıkarıyordu. Yazdığı şiirlerin bazı yerlerinde ip uçları veriyordu. Batan güneşten, denizden, kuştan, çiçekten bahsettik. 

Arkadaş, “Hiç yazdın mı?” dedi. “Genç yıllarda” dedim, geçiştirdim. Son tavsiyesi, “Duygularını yaz, niye gizliyorsun?” oldu. “Bazı duygular saklı kalmalı.” dedim. Son çayımızı içtik, vedalaştık. Sohbet kısaydı ama konu hoştu.

Ben, “niye gizleniyorsun” sözünü aldım. Neden gördüklerimi, yaşadıklarımı gizli tutayım diye bir haftanın değerlendirmesini yazıyorum. Umarım bazı insanları rahatsız etmem. Bazı insanların beni yanlış anlaması da mümkün tabii.

Arabam yok. Şehre dolmuşla gelip giderim. Ender olsa da belediye otobüsüne (bedava olması sanki tartışılır) bindiğim olur. Dolmuşçularda kibar olan da var, iletişimi eksik olan da. Akçaabat Trabzon arası dolmuşlarda en çok dikkati çeken dolmuş içindeki aksesuarlar ve yazılar, resimler. Aslında olmaması gerekir. 

İkinci bir özellik, bazı dolmuşların koltuklarının çok eski olması. Bir dolmuşta pantolonu yırtılan yolcunun feryadını gördüm. Bir de dikkatimi çeken, bazı yerlerde ayakta yolcu almamaları, daha sonra almaları. Sanki yasak bölge konulmuş. Ayakta hiç yolcu almayan da var. Bu tipler gayet kibar, araçları temiz ve iletişimleri iyi.

Dolmuştan indim, kaldırımlar bozuk. İki yaşlı kadın kol kola gidiyor. Birinin ayağı kaldırıma takılıyor, boylu boyunca uzanıyor kaldırıma. İnsanlar koşuyorlar yardıma. 

Kaldırımları arabalar işgal etmiş. Kaldırımlar otopark veya satıcı tezgâh yeri. Hele de salı günleri yayalara yürüyecekleri yer yok. Bedensel engelin varsa, bu kaldırımda yürümen imkânsız. Duyarsız insanlar var, içtiği sigarayı kaldırma fırlatan. Esnaf var, inşaat molozlarını, çöp kutularının yanına bırakan. Aylarca o çöpler orada durur, geceleri aç kalmış köpekler eşeler ve moloz sokağa yayılır. Kim bıraktı, kim yaptı? Soran yok. Kâğıt toplayıcıları sokaklara paslı tenekelerden, çirkin kutular yerleştirmiş. Çirkin kent estetiği.

Biraz yürüyorum. Yıldızlı sahilinde beton mikserleri deniz suyu ile yıkanıyor. Havada uçuşan çimento tozları. Bu vadi güya “turizm vadisi”, ses çıkaran yok. Milli Emlak neden bu şantiyeleri buradan çıkarmaz? Kaç yıllığına, kaç liraya bu alanlar kiralanmış? Yıldızlı halkının denizle buluşma hakkı yok mu? Üstelik hemen yanında Defterdarlık Sosyal Tesisleri. Söz söylemeye ve yazmaya gerek var mı? Eskiden askeri kamp olan alan sahipsiz. Çamlar altında yine çöpler. Hani buraya Orduevi yapılacaktı? Neden bu kadar yıl boş boş duruyor? Yerel yönetimlere verilsin ve halk burada denize girsin.  

Yıldızlı Deresi kenarında, projesi yapılan ve yıl sonunda kazma vurulacak raylı sistemin depolama alanını görüyorum. İçimden, “neden raylı sistem birinci ihalesine Akçaabat konulmadı” diye düşünüyorum... Burada da Trabzon Üniversite var. 20 bin öğrenci var. Mesafe dersen; 4 kilometre, üstelik açık alan. Yapımında pek de masraf yok. Yoksa “2040 yılına sıraya alacağız” demek, biraz da 600 dolmuşçunun baskısıyla mı olmuş? İnsan bunları düşünmeden edemiyor.

Devamı Söğütlü. Yine işgal edilmiş sahiller, Hâlâ kepçe ile denizde alan açılıyor bir işletme tarafından. Diller suskun, gözler görmez. Karabatakların yuvaları bozulmuş, martı yuvasız, yurtsuz.

 Sera Gölü'nde bulunan Trabzon Belediyesi Sosyal Tesisi’ni kim yaktı? Yanmışsa bir yıl oldu neden yapılmadı? Yoksa orada fahiş fiyatla ürün satanlar mı bunu engelliyor? Böyle delice sorular da gelmiyor değil aklımıza.

O hafta Akçaabat Bilim Sanat Merkezi'nin sergisine gittim. Harika çocuklar var orada. Güzel projelere imza atmışlar. Hepsi sevecen, hepsi cana yakın. Yalnız binaları yok, Fatih İlkokulu’nun içindeler. Geçici de olsa onları Akçaabat Merkez İlkokulu'nun binasına almak gerekir.  Sonra güzel bir BİLSEM bu şehre yakışır. Hatta geniş bir bilim merkezi olmalı. Deney, gözlem, üretim, proje yapılmalı. 

Fatih İlkokulu Müdiresi ile tanıştım. Okulunu seven, yenilikçi, “sanat insanlık halinin en üst noktasıdır” gözü ile olaylara bakan, hayal gücü olan, bilimi eğlence ile çocuklara anlatmaya çalışan bir yönetici. Yalnız O'nun da bir derdi var. Hatta iki derdi. Birincisi okulun alt kısmında olan Sınav Merkezi. Gece gündüz okula giren ve çıkan belli değil. Çocuklar ilkokul çocuğu. Kimlik sormak yok. Okul bahçesinde, çocuklar arasında sigara, gece içki içenler var. Yapılması gereken bu sınav merkezinin bağımsız bir yere taşınması. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bir odası olabilir.  Ayrıca Halk Eğitim Müdürlüğü, Turizm ve Otelcilik Okulu, Bilim Sanat Merkezi Fatih İlkokulu, Sınav Merkezi aynı kampüs içerisinde. Buranın güvenlik açısından bir gece bekçisi olmalı. Milli Eğitim bir görevliyi gece bekçisi olarak Valilik onayı ile görevlendirebilir. Olmalı da. Bardak kırılmadan önlem alınmalı.

İşte size bir haftalık yaşadıklarımdan kısa kısa notlar

Belki biz ve bizim insanımız, aynı güce, desteğe sahip değiliz ama bizim de eksiklerimiz var. Biz de insanız, bizim de duyan kalbimiz, düşünen beynimiz ve gören gözlerimiz var. Sizler söz sahibi olanlar, yönetenler, siyaset yapanlar, bu şehrin haklarını korur, eksikliklerini giderir, isteklerini yeri getirseniz bizler de sizlerin yolunu açarız. Çok şey de istemedik. Şöyle bir gezin görün, halkın içinde dolaşın, bireysel istekleri değil toplumun ortak ihtiyaçlarını yapın yeter. Bu okuldur, resmi binadır, eğitim ihtiyaçlarıdır, stattır, kapalı spor salonudur, ilk etapta raylı sistemin Akçaabat'a gelmesidir. Futbolda adil yönetim ve düzgün hakemlerdir. Yoksa saçımıza takamadığımız papatya fallarında “seviyorum” çıksa ne yazar?"

Her kentin kendine göre sorunu var. Gitmek, görmek ve çözmek gerekir. Bilhassa siyaset yapanlar; insanımızın karşısına ileride anılacak eserlerle çıkmalılar. Güzel cümleler her zaman işe yaramaz. Güzel işler başarmak şart. Böyle gördük büyüklerimizden. “Adam gibi adam” sözünü seversiniz sanırım. Güzel işlere imza atın ki sizleri yıllar boyu kalbimizde saklayalım.

Dostlar, sizleri yazacak kadar şair olmadım ama ara sıra böyle gördüklerimi ve yaşadıklarımı, insanların isteklerini yazıyorum. Okuyana da okumayana da sağlık ve güzellik yanında bir de teşekkür gönderiyorum.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —