Huzur KORKMAZ TOPAL - Yaşam Koçu

Tarih: 03.05.2024 12:37

SÖYLEMEKLE DEĞİL, GÖSTERMEKLE OLUR

“Yavrum büyüklerine saygılı ol”, “Yavrum teyzeye iyi günler dilesene”, “Yavrum teşekkür etsene”, “Yavrum özür dilesene”, “Yavrum günaydın desene”, “Yavrum eline sağlık desene” gibi ne çok şey söyleriz yavrularımıza.


GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM

Huzur KORKMAZ TOPAL

Yaşam Koçu

huzur06peri@gmail.com

 

Söyleyerek öğretemeyiz aslında, bir de “ayol ben bu çocuğa nasıl öğreteceğim” diyerek kendimizi bir güzel temize de çekeriz. Sanki biz çocuklarımıza güzel örnek oluyoruz da çocuklarımız bu bizim öğrettiğimiz hiçbir şeyi yapmıyor gibi.

Kolay kolay sinirlenen bir yapıya sahip değilim aslında, beni en çok sinirlendiren şeylerin başında kime yapılırsa yapılsın saygısızlık ve yapmadığım bir eylemin yapmışım gibi gösterilmesi gelir.

Saygısızlık benim için affedilmez bir eylemdir. Sadece bana saygısızlık yapılması değil benim yanımda kime yapılırsa yapılsın çok rahatsız olurum ve bunu mutlaka söylemekten geri kalmadan tepkimi gösteririm.

Şimdi de sizlere Türk halkına yapılan birkaç, aslında ne biri ne birkaçı bir sürü saygısızlıktan bahsetmek istiyorum.

Bizler ataerkil, saygı ve terbiyeyi evimizin başköşesine koyan bir milletiz. Örf ve adetlerimize bağlı, gelenek ve göreneklerimizi kuşaktan kuşağa aktarmakta da oldukça mahirizdir. Aslında mahirdik demek daha doğru. Çok üzgünüm ama artık ne saygı ne de gelenek görenek kaldı toplumumuzda. Bunun asıl sorumluları diyerek başlayan ve birçok oluşumu sizlere sıralayabilirim. Bunların içerisinde en çok yaygınlaşan televizyon programlarından bahsetmek istiyorum sizlere.

Gündüz kuşağı programlarının hemen hepsinde, diziler ve hatta tartışma programları da dahil sık sık saygı ölçülerinin sınırları aşılıyor. Bunları izliyor ve izletiyoruz daha sonra da “ah ah nerede o eski insanlar” diyoruz.

Geçen akşam bir haber kanalında bir tartışma programı ilgimi çekti: biraz izlemek ve fikir sahibi olmak istedim ama ne mümkün.  Katılımcılar birbirlerini nezaket ve saygı ölçüsünde dinlemedikleri gibi bir de pervasızca yüksek sesle birbirlerinin sözlerini keserek kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar. 

Öğrenci söyleşilerinde de gençlere “bir tartışmada haklı mı yoksa nezaketlimi olmak istersiniz” diye soruyor ve cevaplarını alıyorum. Hemen hepsi haklı çıkmak istediklerini söylüyorlar. Tabi ki haklı derler; büyükler ne yaparsa, küçükler de onu yapar.

Geçen akşam bir dost meclisinde bir yemek programında izledikleri bir olayı aktardılar bana; inanın şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. 

Masada ikram edilen yemeklerin eleştirisini yapan iki yarışmacı yemekleri bırakıp bir de birbirlerinin kıyafetlerine sataşmaya başlamışlar. Bu yetmiyormuş gibi bir de memleketimiz Trabzon’u aşağılayarak “ben Trabzonlu değilim, böyle şiveli konuşulmasından da bu şekilde zevksiz giyim tarzından da hiç hoşlanmıyorum” gibi densiz bir sözcük kullanmış. Kendisini esefle kınıyorum.

Bu yemek programını arada sırada ben de izlerim ve her defasında “hâlâ bir seviye yok bu yarışmacılarda” diyerek kapatırım televizyonu. Yapılan yemeklerin öncelikle emeğine saygı gösterilerek güzel ve hoşa giden yanları büyük bir saygı ve nezaketle söylense ve daha sonra da yine aynı saygı ve nezaketle neden beğenmediklerini ifade etseler, birbirini rencide etmeden, saygılı bir üslup kullanarak puanlamalarını yapsalar ne güzel olur değil mi? Keşke birbirleriyle hem seviyeli hem de yapıcı konuşabilseler diye içimden geçiririm. 

Bu programlarda izlenmeyi arttırmak için yarışmacılara bir metin verildiği söyleniyor ve o metne göre çekiliyormuş bu programlar. Öyleyse neden o metinlerde nezaket, saygı ve hoşgörü içeren mizansenler yok. Türk halkı artık nezaket ve hoşgörü içeren ilişkilerden hoşlanmıyor mu?  Ya da kabalık, saygısızlık ve nefret çok daha fazla mı gösterilmek isteniyor ki, toplum yozlaşması zirveye ulaşabilsin.

Sevgili okurlar ben artık bu tür programları ve bu üslubu kullanan insanları görmezden gelerek kendi ruh sağlığımı çok daha iyi korumuş oluyorum.

Sevgili anne ve babalar!.. Bırakın çocuklarınıza onu yapma bunu yap demeyi de sizler hal ve hareketlerinizle onlara örnek olun. Çocuklarınızla televizyon izlerken dikkatli olun ve olumsuz ögeler içeren programlardan uzak durun.

Çocuklarımıza bizlerin keyifle izlediği sinema sanatçısı Adile Naşit’in sunduğu ve hep güzelliklerden bahseden “Adile Naşit’le Uykudan Önce”, komşuluk ve iyiliğin kazandığı “Küçük Ev”, engellerin sadece düşüncelerde olduğunu anlatan “Heidi”, hayvanları sevdiren “Susam Sokağı” ve aklıma gelmeyen bir çok güzel çizgi film, film ve programları izletebilsek.

Ol demekle olunmaz, güzeli, iyiyi, sevgi, saygı ve nezaketi göstermek gerek.

Güzelliklerde kalın…

HABER MERKEZİ