KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
GÖLGESİNDEN KÜÇÜK ADAMLARIN REKLAM OYUNU
Bu Dünya'da mum ateşinin büyüttüğü binlerce insan var. Zaman değişir, mum söner, kaybolup giderler. Bu tiplerin bakın heybesine ne sen varsın ne de ben. Onların faydalandığı kapitalist düzen. Ama sen ve ben bakarız heybesinin dış cephesine. Renkli renkli çiçekler. İşte budur bizi celbeden. Ya sesine yanarız ya rengine veya sözüne. Sahtedir heybedeki kuş resimleri, hayvan sevgileri. Onlar ne bülbülü tanırlar ne martıları ne güvercinleri, hatta kargaları. Hitit masallarındaki kar gibidirler. Doymaz gözleri boş bir alan gördüler mi düşerler üzerine, burası benimdir derler. Kısa zamanda dikilir bulutları delenler. Beyinleri çelik; bedenleri beton. İşte onlar; böyle bizim tanımadığımız ve anlamadığımız tipler. Bizimkisi sanki üvey mutluluklardır. Bizi aldatan; o renkli renkli algılar, reklamlar. Bakın dünya üzerine; bazı şehirlerde kanlardan damar damar olmuştur ırmaklar. Savaşlar başlayınca barış icat edildi işte. Âmâ paragöz insanlar "barış" kelimesinden hiç de hoşlanmazlar.
Son yılların sınırsız algısı oldu reklamlar. Televizyonu açıyorsun reklam, gazeteye dergiye bakıyorsun reklam. Şehirler reklam panolarıyla kuşatılmış. Bu panoların karanlığında kalmış deniz. Reklamlar efsunlaştırıyor insanları; farkında değiliz. Bu sebeple bu hafta onuruma dokunan bir reklam üzerine siz eğitimciler ile dertleşelim dedim. Sakın yeni yılda bu konu yazılır mı diye sormayın. İçimi acıttı, onurumu kırdı, mesleğimi küçülttü diyedir benim serzenişim.
Hani, geleceğe imza atacak çocukları yetiştiriyordu ya öğretmenler. Bir çoğunuz onların o seviyeye nasıl geldiğini de bilmezsiniz. Ne zor şartlarda görev yaptıklarını da görmediniz. Onların çok sırlı renkleri vardır. Her çocuğun gönlüne renk renk tablolar ve güzellikler çizerler. Kitap, en iyi arkadaş ve dosttur onlar için. Gözleriyle merhem olurlar minik kalplere. Her bedeni; dilim dilim, gram gram işlerler, iyi olması için. Bir çile, yara, yangın olsa koşarlar gönüllü. Onlar öyle güzel eğitim almışlardır ki içlerindeki his sevgiye dönüşmüştür. Sonra bu sevgi meslek aşkı olmuştur içlerinde. Devam eder ölünceye kadar.
Şimdi televizyonlarda dönen bir reklam var. Bu kaçıncı ihanettir öğretmene. Yıllarca filim yapıldı; öğretmen farklı, dizi yapıldı öğretmen kötü; şimdi de reklamda öğretmen korkak, pısırık, kapital karşısında ezik. Bilmem ne sepetiymiş. Olmaz olsun böyle bir sepet. Olacaksa içinde ısırgan olsun, ellerimizi yakacak. Dokunmayacağımız, evimize girmeyen. Öyle tipler oluşturdular ki öğretmen sanki bir korkak karga; karşısında uzun bacaklı leylek. Bacağını kaldırmış tepeden bakıyor öğretmene. Bir nevi imtihan ediyor öğretmeni. Bir nefeste say diyor. Öğretmen; korkak ve titrek sayıyor, hem de bir nefeste. Bunu görünce gözlerim demlendi. Çok kızdım öğretmenlerdeki sessizliğe. Hele de şu öğretmen haklarını savunduğunu söyleyen sendikalara. Millî Eğitim Bakanlığı mı? O'nun zaten yıllarca adı var, kendi yok. Hatırlayın, yıllar önce bir okul müdürünü rüşvetçi olarak gösteren diziyi; o zaman ses çıkardı mı ki şimdi söyleyecek sözü olsun. Bari biz öğretmenlerin diplerimize yuvarlanmasın bu sessizlik. Yıllarca mesleğimize karşı yapılan yanlışlıklara karşı sessizliğimiz bizleri mahcup etti. Bu sebeple, tadı tuzu kalmadı sanki bu mesleğin. Elbette öğretmen olmak meşakkatli iş. Mesleğin onurunu korumakta.
Bu reklam çok saçma. Hiç değilse bir milyon beşyüzbin öğretmen girmemeli böyle reklam yapan sepete. “At sepete" devri çoktan geçmiş olmalı çoktan. Artık kusurlu yağmurlara karşı öğretmenin de koruyucu bir şemsiyesi olmalı. Öğretmeni pısırık, eğitimi ziyan, reklamı yalan eden bir yapı karşısında öğretmenin de mesleğini koruma hakkı var. Böyle öğretmene karşı olumsuz reklamlarda, dizilerde, filmlerde neden boynumuz giyotinde sıkışmış kalsın ki? Neden bu sükût? Çığlıklarımız nerede? Nerede görülmüştür, hangi derste görülmüştür paranın öğretmeni yerdiği? Küçük düşürdüğü? Ebedi mesleki kaybolman dürtüsü bu reklamlarla işliyorlar öğretmenim; farkında ol. Nerede şimdi tv'de oynayan bir dizideki gibi bir lise yapısı? Bunlar, eğitime ve öğretmene leke sürmek değil de başka ne? Amaç ne? Unutma, bu kapital kokulu dünyada "Peygamberlik Mesleği" olan öğretmenliğe bu tür yapımlar ve algılar ile kamçı kamçı vurulacak. Bu hangi his anla artık. Hiç değilse o kötü ürüne sahip çıkma, bir şey de sen söyle. Belli örgütlerin onlardan yana. Bakma onların suskunluklarına. Sanki bir milleti yok etmek için önce aileyi, sonra eğitimi yok edecekler. Şimdi bağ bozumu zamanı. Dikkat et. Önce şeklini değiştirdiler. Sebep toplumsal kabullenmeme, sonra mesleğine ve sana reklam aracılığıyla mesleki küçültmeler. Pısırık ve korkak, emir alan öğretmen ha... Senin o reklamını çöp sepetine atsalar şu öğretmenler.
Kusura bakmayın. Yeni yılda böyle bir yazı ile çıkmak istemezdim karşınıza. Ama o reklamlarda öğretmen tiplemesini ve acizliğini görünce; içim acıdı içim. Ben de her ne kadar bu mesleğin dibe çökmüş tortusuysam da, bu meslekten biriyim. Haddini aşınca reklamcı, boğazımda düğümlenen bu itirafları sizlerle paylaşmak istedim. Mağaranın hatırı için de hurma kütüğüne dert yanmam. Beni korkutan bıçağın keskinliği değil, soğukluğudur. Öğretmenlik mesleği için haddini aşan olunca da hiç korkmam ve sayıklamam, dilim çözülür yazarım. Bu da benim mesleki onursal hakkım.
Ne çok güzel öğretmen tanıdım. Şimdi adı unutulmuş. Çok hazin öğretmen yaşanmışlıklar bilirim; o paragöz sepete sığmaz.
Ne olur güzel yürekli öğretmenlerim; hep kapı eşiğinde bekleme, bir başkası leke vurmak amaçlı reklam yaparsa mesleğine, ses ver ve kükre. Onurun var, şerefin var. Paran olmazsa bile dünyayı defalarca saracak sevgin var yüreğinde. Bir de çocuklar var. Değerli çocuklar. O reklamları yapanın bile gözü o çocukların cebinde. Seni, o çocuklar önünde küçük düşürmede reklam yapıyorlar.
Bir gün o çocuklar da anlayacak mesleği küçümseyenleri ve kendini sömürenler.
Sevgili öğretmenim senin servetin çocuklar, kitaplar, hokka ve divit. Dibek taşında da dövülse bedenimiz bizim içimizde hep güzellik ve iyilik olacaktır. Kapatın o reklamları. Almayın reklam yaptıkları ürünleri. Zaten reklamlar "aptallara" hitap edermiş.
O reklamı yapan zihniyet; bil ki öğretmenlik mesleklerin en mavisidir. Sizin kiriniz leke bırakmaz bizim meslekte. Hani "kırk yıl kölesi oluyordunuz öğretmenin"? Sizin işiniz gücünüz para peşinde koşmak, kapitalin asalakları, eğitimden ne anlarsınız ki?... Takın "sepetinizi" hadi başka kapıya. Öğretmen hala dik durur sınıfta, sizin gösterdiğiniz pısırık ve ezik öğretmen değil, reklamsal bir obje.
2022 yılı üvey mutluluklar değil; öz güzellikler getirsin öğretmene. Dayanışma bilincini artırsın. Meslek onurunu koruyan "Öğretmen Meslek Odası" bir an önce kurulsun.